
Eşimin daha öncesinde de sık sık gittiği ancak benim ilk kez gideceğim bir şehir: Ljubljana. Adeta bir lokalin gezdirmesi gibi şehri gezdiğim, google map’e ihtiyaç duymadığım, ne yesem neresi güzeldir diye düşünmediğim, sadece kafa dinleyip şehre doyduğum bir gezi oldu benim için Ljubljana.
Eşim Ljubljana için ikinci memleketim diye bahsettiğinden, kafamda pek soru işareti yoktu giderken:) Kısa ama öz Cumartesi sabah-Pazar akşam şeklinde çok zaman almayan, ekonomik bir kısa tatil ayarladık kendimize. O kadar hızlı karar vermiştik ki, iki hafta sonrasına uçak biletlerimizi almıştık bile, oysa benim vizem dahi yoktu henüz. Aracı firma aracılığıyla hızlıca randevu bulup işimizi hallettik neyse ki, ve yola çıkmak için hiçbir engelimiz kalmamıştı.
GENEL BİLGİLER:

- Ljubljana oldukça küçük ancak her tadı içinde barındıran, sıkılmadan vakit geçirebileceğiniz sakin ama şık ve güzel bir Avrupa şehri.
- 2016 yılında “Green Capital of Europe” ödülünü almayı hak eden şehrin yeşil alanları imrendirir cinsten:)
- Tüm Slovenya nüfusunun 3milyon, başkent olan Ljubljana nüfusunun ise 300bin olduğu düşünülecek olursa, ne kadar sakin bir şehirden bahsettiğimizi anlamak mümkün olacaktır.
- Ancak bu sakinliğin yanında şehrin size sunduğu birçok alternatif ile içiniz ısınarak şehri gezebilirsiniz. Paris, Amsterdam, Roma gibi büyük Avrupa şehirlerine kıyasla daha küçük, ancak onlara nazaran da oldukça samimi bir şehir olduğunu unutmamak gerek.
- Genel anlamda bir günde tüm sokaklarını gezebileceğiniz şehirde, isterseniz daha uzun zaman kalıp bir lokal gibi yaşayarak da gayet güzel vakit geçirebilirsiniz.
- İstanbul’dan uçakla seyahatin kısa olması, sadece haftasonu için bile gitmenin gayet elverişli olması ve ekonomik bir Avrupa seyahati için de Ljubljana çok ideal bir şehir.
- Slovence oldukça zor bir dil. Birkaç kelime kapabilirsiniz ama gerçekten zor 🙂 Bu sebeple de kendi dilleri zor olduğundan, Slovenler oldukça iyi İngilizce konuşuyorlar. Bu anlamda sıkıntı yaşamayacağınız bir ülke.
- Birkaç ipucu: Trg Meydan, Grad Kale, Jama Mağara, Jezero ise göl anlamında geliyor:)
Ziyaret ettiğimiz Şubat sonunda kutladıkları Bahar Festivali’ne denk gelmiş olmanın şansı ile birlikte inanılmaz eğlenceli görüntülere de şahit de olduk. Bir nevi Slovenya’nın Cadılar Bayramı diyebileceğimiz festivalde tüm şehir 7den 70e farklı kostümlerle çılgınlar gibi sokaklardaydı 🙂
NE ZAMAN GİTMELİ?

Slovenya’yı bir kez kış, bir kez bahar bir kez de yaz olmak üzere üç kez ziyaret ettim. Tüm mevsimleri yaşadım denebilir:)
Kış aylarında oldukça soğuk olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ancak siz de benim gibi Şubat sonunda Ljubljana’da şehrin en büyük festivallerinden birine denk gelirseniz bunu o kadar da umursamıyorsunuz:) Kış aylarında öğrenci nüfusu oldukça fazla olduğu için mekanlar oldukça canlı ve eğlence mekanları yeterince vaatkar. Nehir kenarındaki cafelar ve restoranlar da tüm gün güzel vakit geçirmenizi sağlamak üzere hazırda 🙂
Bahar ayları tabii ki favori aylarım. Nisan sonunda yaptığımız ikinci gezimizde başkentten biraz daha uzaklaşıp doğa ile kucaklaşabileceğimiz fırsatları yakalayabildik. Kış aylarında bu lokasyonlara gitmek epey zor olsa gerek. Yaz aylarında ise sıcaktan ve turist akınından bunaltabilme olasılığı da yüksek. Yine de bahar aylarında oldukça yağışlı dönemlere denk gelebilirsiniz, rotanızı bu yönde hazırlamak faydalı olabilir.
Yaz aylarının güzel tarafı ise tabii ki Ljubljana’nın oldukça haretketlenmiş olması idi. Eğer haftasonu kısa bir ziyaret düşünüyorsanız yaz ayları bu konuda birebir. Bir Metelkova gerçeği var ki buranın ancak yaz aylarında tadına varabilirsiniz 🙂
ULAŞIM
LJUBLJANA’YA ULAŞIM
Türkiye’den Slovenya’ya havayolu ile ulaşım başkent Ljubljana üzerinden sağlanıyor. Şu an için Türkiye’den ulaşım sağlayan tek havayolu şirketi ise Türk Hava Yolları. İstanbul’dan uçuş yaklaşık 2 saat 20 dakika sürüyor.
ŞEHİRİÇİ ULAŞIM
Şehir merkezinin tamamını ise yürüyerek gezebilirsiniz, herhangi bir ulaşım aracına ihtiyaç duymayacağınız kadar ufak ama sevimli bir şehirden bahsediyoruz.
KONAKLAMA
Konaklama açısından Ljubljana’daki oteller, hosteller veya Airbnb aracılığıyla ev tutmak tercihleriniz arasında olabilir.
Biz ilk kez gittiğimizde Zeppelin Hostel‘de, ikinci kez gittiğimizde Ljubljana City Otel‘de, bir sonraki gittiğimizde ise Airbnb ile evde kalmayı tercih etmiş vatandaşlar olarak tabii ki en rahatının ev ortamı olduğunu söyleyebilirim.
GEZİLECEK YERLER
Şehre indiğimizde bir karnaval havası var, önce çocukların bir gösterisi var sanıyoruz tek tük kostümlü birkaç çocuk gördüğümüzde, sonra sayılar fazlalaşmaya başlıyor nehir kenarında oturup kahvemizi yudumlarken. Bir bakıyoruz bir kovboy, arkasında Batman, sonra bir prenses. Envai çeşit kostümlerle tüm şehir halkı sanki bir film çekimine hazırlanmış gibi. İnanılmaz bir atmosfer var, sanki Cadılar Bayramı tüm şehir tarafından kutlanıyor! 🙂
Sonradan öğreniyoruz ki, tam da Slovenlerin baharı karşıladıkları, bir nevi Slovenlere özel Cadılar Bayramı ve Bahar bayramı karışımı birşeye denk gelmişiz. Kışı kovalayıp, baharın gelmesini kostümlerle kutladıkları bu bayramda, sokaklarda inanılmaz renkli görüntülere rastlıyoruz. Ve Slovenya bizi çok coşkulu bir şekilde karşılıyor 🙂 Etrafta dolaştırdıkları Slovenya’nın simgesi olan dev bir Ejderha maketiyle birlikte, çeşitli giysilerdeki kortejler geçmeye başlıyor ve gece dahil herkes tüm gün bu kıyafetler içinde dolaşıyor, inanılmaz eğlenceli bir görüntü bizim için.
Şehrin ana meydanı olan Presernov Trg‘ı kendinize merkez alırsanız nehrin Tivoli Parkı‘nı da kapsayan batı tarafını ve Ljubljanski Grad (Ljubljana Kalesi)’ı kapsayan doğu tarafını arşın arşın ara sokaklara gire çıka gezebilirsiniz.
Presernov Meydanı ve Franciscan Kilisesi

Presernov Meydanı Ljubljana’nın merkezi noktası. Bu noktayı kendinize referans alarak tüm şehri gezebilirsiniz. Meydanın en ikonik yapılarından biri tabii ki Ljubljana’nın en ünlü kilisesi olan pembe tonlarındaki Franciscan Kilisesi.
Triple Bridge
Presernov Trg karşısında yer alan en büyük ve en ünlü köprülerden biri olan Triple Bridge (Tromostovje). Adından anlaşılacağı üzere üç farklı köprünün birleşiminden oluşan bu köprü farklı meydanları birbirine bağlıyor. Aynı zamanda ortasından nehir geçen şehirlere hasta olduğum gibi Ljubljna’da da Ljubljanica Nehri üzerindeki en ünlü köprülerden biri Triple Bridge. Nehir kenarı cafeler, restoranlar ve barlar ile güzel vakit geçirmek için oldukça fazla seçenek sunuyor. Hele de bahar ve yaz aylarında gittiyseniz neredeyse oturacak yer bulmak bile oldukça zor olabiliyor.
Kongresni Meydanı

Bu kez Triple Bridge’in batı yakasını turlayıp Kongresni Trg‘da buluyoruz kendimizi. Kongresni Trg da şehrin ana meydanlarından bir tanesi. Burada da bir yanda elfler bir yanda itfaiyecilerle göz göze gelip meydandan görünen Ljubljana Kalesi manzarasını içimize çekiyoruz. Nehir kenarından bir diğer ünlü köprü olan Dragon Bridge‘e doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Dragon Bridge

Köprünün her iki başında ikişer tane olmak üzere, dört adet ejderha heykeli olan Dragon Bridge üzerinde minik minik ejderhacıklar sıralanmaya devam ediyor. Ljubljana’nın en ikonik yerlerinden biri olan bu köprüyü fotoğraflamadan döneni dövüyorlarmış:) Şehrin simgesinin Ejderha olmasının üzerine de birçok şehir efsanesi var.
Ljubljana Kalesi

Dragon Bridge’i arkamızda bırakarak benim ısrarlarıma dayanamayarak Ljubljana Kalesi‘ne çıkmak üzere girişteki teleferik bankosunun önüne geliyoruz. Eşim daha önce çıktığı ve pek anlam veremediğini söylediği için biraz isteksiz de olsa, ben “yapılacaklar liste”mde olan bu mekanı görmeden ayrılmak istemiyorum 🙂 Kaleye sadece tek yön teleferik bileti alarak çıkıyoruz. Kalenin içinde biraz turlayıp şehir manzarasını panaromik olarak gördükten sonra tepeden aşağıya doğru yürüyüşe geçiyoruz.
Bence kaleye çıkmanın en güzel tarafı aşağıya doğru inen yemyeşil ve oldukça keyifli yürüyüş yolları 🙂 Bu sebeple tek yön teleferik bileti almanızı şiddetle öneririm, yokuş tırmanmayı sevenlerdenseniz tabii ki gidiş için de almayabilirsiniz 🙂
Tivoli Parkı
İkinci günümüzde ilk durağımız bir önceki gün hakkıyla ziyaret edemediğimiz Tivoli Parkı. Tivoli Parkı öyle bir yer ki, şehrin göbeğine Belgrad Ormanı’nı oturtmuşsunuz gibi. Yani hem öylesine yakın hem de öylesine doğal ve yeşillik. İnsanlar akın akın trekking yapmaya geliyorlar yürüyerek. Hayatın Slovenya’da bu kadar kolay ve aynı zamanda keyifli olmasına insan imrenmiyor değil. O küçük şehre o kadar çok imkan sığdırmışlar, o sakin hayatta aynı zamanda herşey o kadar çok ellerinin altında ki insan hafif bir kıskançlık duymuyor değil 🙂 Günün büyük bölümünü parkta yürüyüş yaparak geçiriyoruz.
Metelkova

Metelkova anlatılması zor olan enteresan bir mekan. Zamanında kışla olarak konumlandırılmış bir yerken, ordunun bu mekandan çekilmesi, sonrasında ise buranın alternatif olarak kullanılmak istenmesi ancak gerekli izinlerin alınması için devlet tarafından çok ilgi gösterilmemesi vs. derken, alternatif ruhlu bir grup “başlarım yapacağınız işe” diyerek mekana çökmüşler 🙂 Baya işgal altında olan, etliye sütlüye dokunulmayan, içeride kimsenin kimseye karışmadığı farklı bir mekan çıkmış ortaya. Bizde olsa kavgadan dövüşten geçilmez ama adamlar medeni 🙂 Her yer inanılmaz graffitiler ve sanatsal çalışmalarla donatılmış durumda. Gece hayatı haricinde gündüz de sokak sanatını görmek için gelenler var.

Gece ise birçok club ve alternatif mekan seçeneği sunuyor. Buranın hakkını ancak yaz veya bahar aylarında verebileceğinizi de söylemeden geçmeyelim. Nitekim ortasındaki alanda herkesin yerlerde oturup takıldığı bir mekandan bahsediyoruz.
LJUBLJANA : YEME İÇME

Güne Jurcicev Trg üzerinde bulunan nehir kıyısındaki Paninoteka‘da kahvaltı ederek başlıyoruz.
Akşam yemeği için ise Joe Pena’s, Cantina Mexicana tercih ettiğimiz mekanlar arasında.
Nehir kenarında birşeyler yudumlamak isterseniz birçok seçenek olmasının yanında Premier Pub bizim tercihimiz arasında.
Şekerimiz düşmüş ve yorulmuş olarak nehir kıyısında bir mekan arıyorsanız Cafe Romeo‘yu öneriyoruz. İçinden nutella şelaleri akan übersonik krepleri var. Gözümüz aç olduğu için iki tane krep söylesek de porsiyonlar oldukça fazla olduğu için bir tanenin hayli hayli yeteceğini itiraf ediyoruz kendimize 🙂
LJUBLJANA: GECE HAYATI
Gece gidilebilecek mekanların başında Kongresni Trg üzerinde bulunan Pr’skelet geliyor, insanlar zaten kostümleriyle geldikleri için resmen maskeli balo tadında bir mekan ile karşılaşıyoruz. İçerisi mahzen havasında ve gerçekten oldukça farklı bir tasarımı var. Mekan farklı isimlerle adlandırdıkları kokteylleriyle ünlü.
Onun dışında Cirkus, Top Six, Parlament Pub da gece vakit geçirmek için gidilebilecek mekanlar arasında yer alıyor. Top Six biraz adı üstünde 6 katlı bir binanın en üst katında teraslı bir mekan 🙂 Biraz daha şık olan bu mekanda gece vakit geçirebilirsiniz. Parlament ise aksine daha küçük, salaş diyebileceğimiz bir Erasmus mekanı. Biraz daha öğrenci mekanı olduğundan daha eğlenceli ve hareketli diyebiliriz 🙂
ve son..
Ljubljana son yıllarda oldukça turist çeken bir şehir, eşimin işi dolayısıyla olmasaydı belki de asla tanışamayacağım bir şehir olacaktı burası. Ben iyi ki tanışmışım, iyi ki varlığından haberdarım diyorum genel olarak Slovenya’nın. Umarım bir gün sizin de yolunuz düşer..
Bir gezi programında izlemiştim ve çok beğenmiştim. Siz de çok güzel anlatmışsınız izlenimlerinizi.👍
BeğenBeğen
Çok teşekkürler 😊 Umarım görme fırsatı bulursunuz siz de 🙏🏻
BeğenBeğen