
Slovenya’daki ilk günümüzde oldukça yağışlı bir hava ile karşılaştığımızdan en akıllıca hareketin bir mağaraya sığınmak olacağından hareketle Slovenya’daki inanılmaz sayıdaki mağaralardan en büyüğü olan Postojna Mağarası (Postojnski Jama)’na doğru yola çıktık. Yoldaki tabelalardan birinde “Predjama Castle-10km” ‘yi görünce bir sonraki durağımız otomatik olarak belli olmuştu. Zaten Postojna’ya ulaştığımızda da birleştirilmiş paket olarak satılan biletlerden de anladık ki, her iki mekan birlikte yaygın olarak ziyaret ediliyor. Tüm Slovenya gezimizde ücret ödeyerek katıldığımız tek aktivite mağara gezisi oldu ancak kesinlikle sonuna kadar değerdi.
Dipnot: 27 Nisan’a denk gelen bu seyahatimiz Slovenlerin “National Resistance Day” tatiline rastladığı için maalesef tüm marketler, alışveriş merkezleri vs. kapalıydı. Alışverişlerinizi planlarken bu tip tatillere dikkat etmek gerekli 🙂
BİLETLER
Full Park Experience veya Combined Ticket olarak geçen biletler Postojna Mağarası, yine aynı mekandaki Expo ve Vivarium isimli iki küçük müze ve 10 kmlik mesafede bulunan Predjama Şatosu‘nun içine girişi kapsıyor.
https://www.postojnska-jama.eu/en/tickets/Combined Ticket aldığımız için Postojna’da yer alan EXPO ve Vivarium’a da girebiliyorduk. Aslında girmeseniz de çok kaybınızın olacağı yerler değil ancak biz Predjama’ya da gitmeyi düşündüğümüz için toplu bilet almak daha mantıklı olmuştu. Yetişkinler için 41,90€, çocuklar için 25,10€. Eğer şatoyu sadece dışından görürüm içine girmem derseniz, o zaman bu şekilde toplu bir bilet almanıza gerek yok, Vivarium ve Expo isimli iki küçük müze de çok elzem değil. Ancak çocukların yine de hoşlarına gittiğini söylemekte fayda var. Bu durumda sadece mağara girişi için yetişkin 25,80€ çocuklar için 15,50€ gibi bir rakam ödüyorsunuz.
GEZİ NOTLARI : EXPO
Biz mağaraya girmeden önce 11 gibi oraya vardığımızdan, bir sonraki mağara gezisi 12’de başlayacaktı. Kalan vakti mağaranın oluşumu, tarihi ve Slovenya’daki genel coğrafik oluşum ile ilgili kısa bir video izlediğiniz Expo müzesinde geçirdik. Saat 12’ye yaklaşırken mağara girişine doğru gidip, dil seçenekleri olduğunu anladığımız tabelalardan “English” altında yerimizi aldık.
GEZİ NOTLARI : POSTOJNA MAĞARASI

Postojna Mağarası belirli saatlerde periyodik olarak ziyaret edilebiliyor ve ziyaretin tamamı 1,5 saat sürüyor. Evet yazıyla bir buçuk saat bir mağara içinde kalacaksınız. Ama içerisi öyle büyük ve tavan yüksekliği öylesine fazla ki hiç klastrofobik hissettirmiyor.
İçerisi yaklaşık 8-10 derecelerde, yazın gittiyseniz şok etkisi yaratabilir, mont gerekli, yanınıza almazsanız titrersiniz. Ama bizim gibi zaten dışarısının da 10 derece olduğu bir gün gittiyseniz hiç sorun yok, hatta rüzgardan korunma garantili 🙂
Mağaranın tamamı 24km. Yani Kadıköy-Pendik arası sahil şeridi kadar neredeyse, öyle düşününce bana çok korkunç geldi itiraf ediyorum 🙂 Bu 24 km’lik devasa mağaranın ise sadece 5 km’lik bir kısmı ziyarete açılmış durumda, bu 5 km’nin ise 3 km’sini mağara içindeki bir tren ile gidiyorsunuz, evet baya raylar üzerinde giden tren ile 🙂 Yani o seviyede enine boyuna büyük bir mağara. Kalan 2 km’lik kısmı ise dil seçeneklerine göre ayrılmış rehber eşliğinde geziyorsunuz. Genel anlamda mağara içi serbest yürüyüş diyebiliriz. Rampa inip, içeride tepelere tırmanıyorsunuz falan. Hatta bir yerde Ruslar yaptığı için adına Russian Bridge dedikleri bir köprüden bile geçiyorsunuz! Ben Türkiye’de böyle bir mağaranın bir örneğini görmedim. Gerçekten inanılmaz ürkütücü bir güzelliği var, yani görmeden tasavvur etmek oldukça zor. Yürüdüğümüz yol boyunca inanılmaz güzellikteki doğal sütunlara, üzerimizdeki tavanda bazı yerlerde adına “spagetti makarna” dedikleri incecik incecik iğne gibi oluşmuş sarkıtlara, bazı yerlerde ise Pisa Kulesine benzettiğimiz oluşumlara hayran kalarak ilerledik. Mağaranın bence en çok heybeti ve büyüklüğü etkiliyor insanı, sonrasında ise içinde yer alan doğal oluşumlar. Resimlere sığdırmak oldukça zor, bazı yerler resimlerden daha güzel olabiliyor 🙂
Dipnot: Yukarıdaki görselde insanlar ve yanındaki sütunu karşılaştırdığınızda, mağaranın yüksekliği ve sütunların büyüklüğü hakkında biraz fikir edinebilirsiniz 🙂

Gezinin sonlarına doğru ismini “Brilliant” koydukları mağaradaki en beyaz sütun ile karşılaşıyorsunuz ve elinizdeki biletlere basılmak dahil buranın simgesi olmuş durumda. Trene binerek dönüş yoluna geçtiğinizde farklı bir istasyonda iniyorsunuz ve solunuzda yer altından akan Pivka nehriyle karşılaşıyorsunuz ki, bu da yine oldukça etkileyici.
Postojna Mağarası : Mağara içi Ekolojik Yaşam
Mağara içi yaşama gelecek olursak bu mağarada Slovenya’nın en ünlü hayvanı yaşıyor, resmi adı Proteus olan bu hayvancığın halk dilindeki adı insanın ten rengine benzemesinden dolayı Human Fish! Balık desen değil, yılan desen değil, kertenkele desen eh işte. Bir de gözleri yok, mağara normal şartlarda o kadar karanlık ki, hayvanın ne pigmente ne de gözlere ihtiyacı olmuş. Mağaranın 1,5 saatlik gezisinin bitiminde ise çıkışta yerleştirilmiş olan akvaryumda birkaç tane human fish görme şansınız oluyor.
Dipnot: Mağaranın ne kadar karanlık olduğunu rehber eşliğinde mağarada gezerken bir anlığına sürpriz bir şekilde ışıkların tamamını söndürerek size göstermiş oluyorlar, böyle birşeyden haberiniz olmadığından o an için “aaaaa” sesleri birbirine karışıyor ama sonra durum hemen anlaşılıyor tabi 🙂
GEZİ NOTLARI : VIVARIUM
Biz elimizdeki biletlerle Vivarium’a girebildiğimiz için oradaki daha küçük ama daha net olan akvaryumda human fish‘leri daha açık seçik şekilde görüp fotoğraflayabildik. Buna en çok da Batuhan sevindi, biletler boşa gitmemiş oldu 🙂 Vivarium’da küçük akvaryumlarda mağara içi yaşamdan örnekler sergileniyor. Yani genelde böcek, örümcek gibi iç gıcıklayıcı hayvanlar da olsa hepsi şeffaf renkte oldukları için oldukça ilgi çekici. Human Fish genel anlamda biyolojik yapısı gereği ejderha yavrusuna benzetiliyormuş 🙂 Slovenya’nın da simgesi ejderha olduğu için güzel bir detay oldu bizim adımıza Proteus’ları yani Human Fish’leri görebilmek.
Dipnot: Slovenya’da çeşitli mekanlarda görebileceğiniz ünlü biraları olan “Human Fish” hakkında her ne kadar bu hayvanlardan yapıldığı şeklinde espriler yapılsa da, işin şakası bir yana biranın rengi bu hayvanlara benzediğinden esinlenerek yerel içkilerine bu isim konulmuş.
GEZİ NOTLARI : PREDJAMA KALESİ

Postojna Mağarasını gezdikten sonra üzerimizde bıraktığı etkileyicilikle birlikte yaklaşık 10 km mesafedeki Predjama’ya doğru aracımızla yola çıktık. Bu şato aslında bir mağara girişine inşa edilmiş bir kale şeklinde. Yani ön tarafa bakan camları vadiyi geniş açıdan görürken, yapının arka tarafı tamamen nemli bir mağaraya iliştirilmiş durumda. Bu anlamda içeride gezerken, kale içi yaşamın aslında ne kadar zor olduğuna tanık oluyorsunuz. Savunma amacıyla kurulması açısından oldukça isabetli olduğu ise aşikar 🙂 Çünkü önündeki vadiye tamamen hakim bir durumda, mağaranın bulunduğu dağın altından bir nehir aktığından ulaşmak için yalnızca önündeki yolu kullanmak gerekiyor. Orada da tabii ki oklu muhafızlar bekliyorlar 🙂
Kalenin dışarıdan görüntüsü zaten oldukça ihtişamlı, bence içine girmek de ayrı bir tecrübe. Çünkü belli bir yerden sonra yapı tamamen bitiyor ve mağara içine açılıyor, belli yere kadar ziyarete açık olan mağaranın çok kısa bir mesafesinden sonra ilerlemek mümkün değil. Çünkü bu kısımdan sonra nem ve kayganlık arttığı gibi, eğim de aynı oranda neredeyse tamamen dik seviyeye ulaşacak kadar artıyormuş. Bundan sonrası sanırım sadece tecrübeli uzmanlar tarafından ekipmanla keşfedilmiş ve gizli tüneller olduğu düşünülüyormuş. Çok gizemli geldi bana, insanda merak uyandırıyor 🙂

Kalenin girişindeki ufak kafelerden birinde oturup, kalenin doğa içindeki manzarasına karşı bakarak kahvemizi içerek bugünkü gezimizi tamamladık. Böylesine turistik bir yerde, ücretlerin normal olması ve turist kazıklama mantığında olmamaları ise bizi ayrıca mutlu etti. Darısı herkesin başına!
Akşam eve dönmeden önce, Ljubljana’ya uğrayıp “Joe Pena’s” da yemeğimizi yedikten sonra karnımız tok, yorgun ama mutlu bir şekilde evin yolunu tuttuk.
“SLOVENYA GEZİSİ: ÜRPERTİCİ GÜZELLİK POSTOJNA MAĞARASI VE PREDJAMA KALESİ” için bir yorum