
Slovenya’daki ikinci günümüzde aslında göllere gitmeyi istiyorduk ama yoğun yağış altında onca zaman dışarıda duramayacağımızı düşünerek yağışsız yerler arama ihtiyacına giriştik haliyle. Bohinj’de hava durumu 8 derece ve yağışlı görünürken, aynı ülkede yer alan Piran’da ise 18 derece ve güneşli bir hava olabiliyordu. Ve bulunduğumuz Rakitna’ya her iki şehir de 1,5 saat uzaklıktaydı. İşte Slovenya böyle herşeyi bir arada, ama kısa mesafelerde bulabileceğiniz garip bir ülke 🙂
Yönümüzü güneye çevirip otobanı kullanarak Piran‘a doğru yola çıktık. Daha şehre gelmeden zaten yollar ayrı bir güzellikte. Bir noktadan sonra sanki tatile gidiyormuşsunuz da birazdan Datça karşınıza çıkacakmış hissine kapılıyorsunuz. Zaten yaz aylarında anladığımız kadarıyla epey ziyaretçi alıyor Piran ve çevresi.
Enteresan olan Slovenya’nın Adriyatik kıyısındaki bu kısa sahil şeridinin hemen yukarısında İtalya’ya ait Trieste, aşağısında ise Hırvatistan kıyılarının uzanması. Zaten Hırvatistan Slovenler tarafından yazın kum-deniz-güneş için de oldukça fazla tercih ediliyormuş.
Piran’a gelmeden önce Portoroz‘dan geçerek ilerliyoruz, burası biraz daha Casino’lar, büyük oteller ve canlı turizm’in olduğu bir yer. Dönüşte vakit bulursak uğrarız diye düşünerek daha sıcakkanlı bir şehir olan Piran’a doğru devam ediyoruz. Ama bir süre sonra ilginç bir şekilde devam edemiyoruz. Visitors işareti ve yanında çarpı ile geri dönün uyarılı tabelalar başlıyor. Meğer koca şehre araçla giriş ziyaretçilere kapalıymış 🙂 Hani biz diyoruz ya, kapatıcan bu İstanbul’a girişi falan diye. Adamlar baya baya kapatmış, girişe de bir güzel otopark koymuşlar 🙂 Biz bir tornistan yapıp doğru otoparkı bulup, tıpış tıpış yürüyerek girdik tabi şehre. Olayı bilmediğimizi çaktırmadan. Hepi topu 10-15 dklık bir yürüyüş bu arada, mevzu edilecek bir şey değil.
PİRAN GENEL BİLGİLER:
- Piran Slovenya’nın Adriyatik Denizi kıyısında olan nadir şehirlerinden
- Yaz aylarında oldukça fazla tercih edilen Piran, Slovenya’nın en önemli turistik merkezlerinden birisi
- Piran’a girişler yukarıda da bahsettiğim gibi üyelik haricinde yasak, bu sebeple ziyaretçi iseniz şehir dışında yer alan otopark alanına aracınızı park etmeyi unutmayın 🙂

PİRAN’A ULAŞIM:
Daha önceki Slovenya yazılarında da bahsettiğimiz gibi Slovenya’da en rahat ulaşım yolu araç kiralamak. Ljunljana veya çevresindeki bölgelerde kaldığınızda ise Slovenya’nın merkezinde konuşlanmış olarak, her yere yaklaşık 1,5-2 saatlik mesafelerde kalmış oluyorsunuz.
Piran-Ljubljana arası yaklaşık 120 km ve oldukça düzgün bir otoban üzerinden güneye doğru 1 saat 20 dk gibi bir zamanda varılabiliyor.
Not: Piran’a günübirlik bir gezi düzenlediğimiz için konaklama konusunu değerlendirmedik.
PİRAN GEZİLECEK YERLER:
Tartini Meydanı:

Piran oldukça küçük ancak, denize burnunu uzatmış gibi üçgen şekilde denize doğru uzayan tatlı bir şehir. Şehrin denize uzanan en uç kısmında tarihi bir deniz feneri karşılıyor denizden gelenleri. Biz şehre yürüyerek indikten sonra, şehrin ana meydanı olan Tartini Meydanında kendimizi bulduk. Adı bile bir tatlı tatlı böyle tart gibi 🙂 Meydandaki ufak cafeler tam kahve-tatlı ikilisine gömülmelik. Biz de hemen meydandaki “Mestna Kavarna” da kısa bir kahve molası verip, şehri gezmeye koyulduk. Ara sokaklarda amaçsızca ilerlerken, burayı dar ama bir o kadar güzel sokakları olan İtalya şehirlerine benzettik. Zaten İtalya’nın hemen yanında yer alan bu şehir Sloven kültüründen çok İtalyan kültürünün izlerini taşıyordu sanki. Fransa’daki bir Nice gibi 🙂
St George Kilisesi

Şehrin bence en ilgi çekici iki yapısından biri hemen tepede yer alan St. George Kilisesi ve diğer tarafta biraz yokuş yürüyerek ulaşacağınız “Town Walls” dedikleri Şehir Surları. Biz meydandan ayrılıp ara sokakların hakkını verdikten sonra şehrin deniz kenarına inip Deniz Feneri’ne kadar yürüyüp, dalgalardan kaçarak diğer tarafına dolaştık.
Orada deniz kenarındaki bir cafede biraz aylaklık yaptıktan sonra yönümüzü St. George Kilisesi’ne çevirdik. Oldukça güzel bir şehir manzarası görebileceğiniz kilise şehrin hakim bir tepesine kurulu durumda ve temelleri adeta kale duvarları gibi denize doğru iniyor.
St Francis Kilisesi

Yine size ikonik manzaralar sunan mini mini ve inci gibi beyaz şekliyle mutlaka uğranması gereken bir nokta St Francis Kilisesi. Biz de sahil şeridini dolaşırken karşımıza çıktı ve güzel manzara ile soluklanmamızı sağladı.
Şehir Surları (Town Walls)

Daha sonra biraz daha yürüyerek kısa bir yokuşu tırmanıp Şehir Surları‘na vardık. Burada çok az bir ücret ödeyerek surlara çıkabiliyorsunuz. Surlara merdivenlerden çıkarak asıl şehir manzarasının tadını burada çıkardık diyebilirim. İkonik bir şekilde karşımızda tablo gibi duruyordu Piran.
Deniz Feneri

Tartini Meydanı’nda biraz vakit geçirdikten sonra şehir turu yapmak için deniz kıyısından ilerlemek oldukça güzel bir fikir. Denize burnunu uzatmış olan bu şehrin en uç noktasında ise, diğer deniz şehirlerine benzer bir şekilde şehrin simgelerinden biri olan Deniz Feneri bulunuyor.
GEZİ YORUMU
Genel olarak aslında küçük ama sevimli bir sahil şehri Piran, bir günümüzü keyifli bir şekilde geçirdik ve oldukça zevk aldık şehri gezmekten ve ayrıca şehre ulaşırken gidilen yolların güzelliğinden. Büyük şehir arayanlar veya hareket isteyenler için çok vaatkar olmayabilir ancak güzelliğine diyecek birşey olmamalı bence.
Piran’ı arkada bırakırken güneşli havanın tadını çıkarmış olarak bir gün önce nemli bir mağaradayken ve yağmurun altındayken, bir gün sonra deniz kenarında olmanın şaşkınlığını yaşatan Slovenya’yı bir kez daha kucaklayarak evimizin yolunu tuttuk.
“SLOVENYA GEZİSİ: ADRİYATİK KIYISINDA BİR SLOVEN ŞEHRİ – PİRAN GEZİ REHBERİ” için bir yorum