KİTAP, KİŞİSEL GELİŞİM

USTALIK GEREKTİREN KAFAYA TAKMAMA SANATI – MARK MANSON

  • Yazar: Mark Manson
  • Yayınevi: Butik Yayıncılık
  • Sayfa: 200
  • Yazım Yılı: 2016

Bazı kitaplar vardır, her yerde karşınıza çıkmaya başlarlar. Kitapçıya girdiğinizde “Çok Satanlar” bölümünde görürsünüz bir süre, sonra sosyal medyada paylaşımlar çoğalır, hatta bazı sesli kitap uygulamalarının reklamlarında dahi o kitabı görürsünüz. Önce bir kısım husumet besleyebilir, çok popüler olduğu için de uzak durmaya çalışırsınız. Ama merak etmekten de geri alamazsınız kendinizi. İşte bu öyle bir kitap 🙂 Sürekli karşıma çıkıp, güzel rengiyle de aklıma takılmıyor değildi. Birşeyi unutmamak lazım, bir kitap çok satanlarda diye vasat, ya da içi boş bir kitap olmak zorunda değil. Zaten yazar da bize tam olarak bu popüler kültürün bizim üzerimizdeki etkileri ve psikolojik çıkmazlarından bahsediyor.

“Daha iyi bir yaşamın anahtarı daha fazlasına sahip olmaya çabalamak değildir; daha aza önem vermektir, gerçekten doğru ve o anda önemli olana aldırmaktır.”

Mark Manson öyle bir üslüpla yazmış ki kitabı, sanki bir kitap okuyor gibi değil de, karşınızda Mark oturmuş da size birşeyler anlatıyormuş gibi. Sizinle konuşan, bazı yerlerde damarınıza basan, bazı yerlerde ise hakikati kabul ettirip, tam da bu sebepten rahatlatan bir havası var. Eğer benim gibi illa ki bir kitapta edebiyat beklemiyorsanız, inanılmaz kültürlenme peşinde değilseniz bu üslup sizi rahatsız etmeyecektir. Ama başlangıçta bu adam ne anlatıyor derken bulabilirsiniz kendinizi, takılmayın devam edin 🙂

Gelelim kitabın neler anlattığına. Kitabı bitirdikten sonra oturup özetini çıkarasım, bazı kavramları yapışkanlı kağıtlara yazıp, oraya buraya asasım geldi, kendime sürekli hatırlatmak için. Beni en çok etkileyen kısımlarına gelecek olursak:

Günümüz insanının mutsuz olmaya hakkı yok, tam da bu yüzden, bu ilüzyon yüzünden de inanılmaz mutsuz bir toplum yarattık hep birlikte el ele. Mark bunları anlatarak başlıyor hikayesine ve neden mutsuz da olabilmeye hakkımızın olduğunu, ve bunu kabullendiğimizde nasıl da herşeyin pozitife doğru evrilebileceğinden bahsediyor.

“Pozitife, daha iyi olana, en iyiye olan bu takıntı bize sadece durmadan ne olmadığımızı, neye sahip olmadığımızı, ne olabilecekken olmayı başaramadığımızı hatırlatır. Gerçekten mutlu biri aynanın karşısına dikilip de kendine ne kadar mutlu olduğunu söyleyip durmak ihtiyacı duymaz, değil mi? O sadece mutludur.”

“Istıraptan kaçınmaya çalışmak ıstıraba çok fazla önem vermektir. Tersine, ıstıraba kafayı takmamayı becerebilirseniz kimse sizi durduramaz.”

Mark bize kitabında kafaya takmama sanatından çok aslında neleri, gerçekten neleri kafaya takmamız gerektiğini anlatıyor. Yani hangi mücadeleyi seçeceğimizi. Hangi yolda ıstırap çekmeye, çabalamaya, başarısız olup tekrar tekrar denemeye hazır olduğumuzu sorgulatıyor. Esas mutluluğun sorun çözmekten geldiğini ve sorunların aslında kötü şeyler olmadığını, önemli olan her zaman “daha iyi” sorunlar bulmak üzere yola devam etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve sonra kendi öğretmeninden aldığı bir hayat dersini bize de aktarıyor:

“Yerinde çakılıp kalma. Birşeyler yap. Yanıtlar gelecektir.”

Kitabın özellikle hayatımızın sorumluluğunu alma ile ilgili kısmı beni oldukça etkiledi. Çünkü kendi adıma da hayatımın bir döneminde zor anlar yaşadım ve birden o güne kadar hayatımla ilgili ne kadar edilgen davrandığımı farkettiğim, edilgen olmaya artık bir dur deyip, dizginleri ve hayatımın sorumluluğunu kendimin alması gerektiğini anladığım bir süreç yaşadım. Ve o andan sonra herşey çok hızlı ve çok olumlu değişti.

“Kabul etsek de etmesek de her zaman seçeriz. Her zaman.”

“Başımıza gelenleri kontrol edemeyiz.Ama başımıza gelenleri nasıl yorumladığımızı ve nasıl tepki gösterdiğimizi her zaman kontrol edebiliriz.”

Basit gibi görünen konulardan bahsediyor kitap aslında , hatta “ah canım bunların hepsini ben de biliyorum amaan” diyebilecek çok fazla sayıda kendine güven patlaması yaşayan insan bile çıkabilir. Ama hayat bazen basitte ve azda gizlidir ya tam da, işte böyle bir kitaptı.. Beni bir silkeledi, kendime getirdi. Bazen kendimi kötü hissedebileceğimi, ve bunun çok da anormal olmadığını hatırlattı. Ama aynı zamanda elde etmek istediğim hedeflerim varsa, çok çalışmam gerektiğini, mücadelemi doğru seçmemi ve bunun için çekeceğim ıstırabı “kendim seçtiğimin farkında olarak” hareket etmem gerektiğini hatırlattı. Bana çok iyi geldi, umarım size de iyi gelir!

“İnsanın dürüstlükle kendini sorgulaması gerçekten zordur. Kendinize yanıt vermesi huzursuzluk verecek basit sorular sormanız gerekir. Benim deneyimime göre, yanıt ne kadar huzursuzluk veriyorsa, o kadar doğrudur.”

Kendime Not: Kitabı aldıktan birkaç gün sonra, hatta daha 50-60 sayfa okumuşken, arabadayken çantamdan birşey alan oğlum çantanın ağzını açık bırakmış, ben de çantayı alırken ağzının açık olduğunu farketmeyip içindekileri bir güzel çamurlu bir suyun üzerine düşürmüştüm. Kitaplarıma gözüm gibi bakarım normalde, kenarını kıvırmam, üzerilerine not bile almam. Ama caanım kitabım laaps diye çamuru boylamıştı. Eve gelip hemen sildim, kuruttum, ama yine de bir iz ve kabarıklık kaldı. İtiraf ediyorum, kitabı hemen okumayadım, çamur izerine gidiyordu sürekli gözüm:)) Bir an için – evet maalesef- yenisini almayı bile düşündüm. Kitaplığımda tertemiz bir kitap kalsın diye. Ama tam da burada devreye girdi kitabın kendisi ve okumaya devam ettim, okudukça bu halimle alay etmeye, kendi kendime gülmeye başladım. Ve sonra kitabın kapağındaki “A” harfinin üzerindeki mürekkep damlamış gibi yapılan tasarımı ilk kez farkettim. Böyle şeylere takmamamız gerektiğini daha kapağından anlatmaya başlıyordu bize.. Şu an kabarık haliyle bağrıma basıyorum kitabımı 🙂

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s