
- Yazar: Arthur C. Clarke
- İlk Kez Yayınlandığı Yıl: 1953
- Yayınevi: İthaki Yayınları (2015)
- Sayfa: 251
- Mekan: Evren:)
- Özgün Adı: Childhood’s End
İnanılmaz bir kitap okudum! Arthur Clarke’a olan saygım bir kat daha arttı. Yazardan okuduğum ilk kitap “2001: Bir Uzay Destanı” olmuştu. “Çocukluğun Sonu” kitabı da bir “uzaylı istilası” ile başlıyor ve ilk görünüşte klasik bir bilim kurgu görüntüsü veriyor insana. Ancak kitapta ilerledikçe, karşınızda inanılmaz bir kurgu ve çok ince sorgular buluyorsunuz.
Kitabın son bölümüne kadar kitaba adını veren “çocukluğun sonu” ile ilgili en ufak bir ima dahi bulamadım, hatta kitap öyle akıcıydı ki, kitabın ismini sorgulamadım ve hikayeye olduğu gibi daldım. Tek derdim kitapta bahsedilen insanlar gibi “Hükümdarlar” ın ne olduğunu anlamaktı 🙂
Ve satırlar ilerledikçe bir ütopyanın sonuna geldik, insanlığın kaderinin ne yönde gideceğini anladığım satırlardaki kurgu inceliği inanılmazdı. Birçok konuda insanı sorgulamaya iten, evrendeki minicik yerimizi aklımıza getiren ve insanlık olarak hala anlayamadığımız ve bilimin henüz bu konularda çözüm sağlayamadığı konuları bir nevi bizlere hatırlatan “farklı bir uzaylı istilası” romanı “Çocukluğun Sonu”
Kitap toplamda üç kısımdan oluşuyor: Dünya ve Hükümdarları, Altın Çağ ve Son Nesil
“Dünya ve Hükümdarları” bölümü, 20. yüzyılın sonlarında dünyanın iki büyük gücü olan ABD ve SSCB arasındaki uzay yarışının detayları ile başlıyor. Uzaya çıkmanın hayallerini kuran ve gizli planlar yapan insanlık bir anda büyük şehirlerin üzerinde beliren devasa uzay gemileri ile karşılaşıyor ve insanlığın kaderi bu noktadan sonra değişmeye başlıyor. İnsanların adlarına “Hükümdarlar” dedikleri dünyadışı varlıklar ile insanlığın iletişimini, dünyadaki değişimleri okuyoruz bu bölümde.
Dünyanın bütün mitleri ve efsanelerinin gücünü elli yılda silip atmak mümkün müydü? – Sy.71
Ardından ” Altın Çağ” başlıyor, bir ütopya aslında.. Dünyadaki bilimsel gelişmeler birbirini takip ediyor. Hükümdarların yönlendirmesi ile Dünya, yıllardır hayalini kurduğu savaştan uzak barış dolu bir ortama kavuşuyor. Ancak insanların en büyük özeliklerinden biri olan “merak” bazı bünyelerde asla dinmiyor ve meraktan uzak bir insanlık kimilerine oldukça sıkıcı gelmeye başlıyor. Örneğin, Hükümdarların gezegenini merak etmek ve oraya ulaşmaya çalışmak gibi. Kimileri ise dünya üzerindeki ütopyayı olabildiğine yaşamaya devam ediyor. Bir yandan Hükümdarların asıl amaçlarının ne olduğunu merak etmeninin içlerini kemirmesi ile savaşırken, diğer yandan Hükümdarların yıllardır onlar için yaptıkları tüm iyiliklerin ışığında dünyanın geldiği barış ve imkanlarla dolu ortam herkese konfor sunuyor.
Bir ömürlük zaman diliminde insanlık, bir ırkın görüp görebileceği her türlü mutluluğu elde etmişti. Altın Çağ’ını yaşamıştı. Ancak altın aynı zamanda günbatımının, sonhabarın rengiydi ve kış fırtınalarının ilk esintilerini yalnızca Karellen’in kulakları işitiyordu. – Sy.156
“Son Nesil” bölümüne geldiğimizde yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz Hükümdarların Dünya’daki varlıklarının sebebini. Arthur Clarke’ın kitabın başından itibaren ince ince dokuduğu kurgu son bölümde vurucu olarak karşımıza çıkıyor. Biz de George Greggson gibi şaşırıyor ve “o halde ne?” diye soruyoruz. 1953 yılında yazılan bilim kurgu türü bu romanda, sanal gerçeklik, izafiyet teorisi, uzay bilimleri ve hatta metafizik üzerine birçok şey bulmak mümkün. Sürekli ters köşe yapmakta da üstüne yok 🙂 Okuduğum en etkileyici ve sürükleyici bilim kurgu klasiklerinden biri diyebilirim kesinlikle!
Bir ırkın çocukları elinden alınırsa bütün tutkuları yok olur, hayatta kalma istekleri tükenirdi. – Sy.207
Keyifle okuyunuz, okutunuz!