
- Yazar: Frank Herbert
- İlk Kez Yayınlandığı Yıl: 1965
- Yayınevi: İthaki Yayınları (2015)
- Sayfa: 707
- Mekan: Caladan ve Arrakis Gezegenleri
- Özgün Adı: Dune
Dune üzerine yazıp çizmek zor, ne anlatıyor Meral bu kitap diye soran olsa sanırım verecek net bir cevabım yok 🙂 Dev solucanlar, melanj baharatı, Kuisatz Haderah, Muad’Dib, Bene Gesserit Rahibeleri, Fremenler falan desem.. Yok o da olmayacak sanki, farklı bir dil konuşuyorum sanabilirsiniz 🙂
Dune, Yüzüklerin Efendisi serisinden sonra gördüğüm en kapsamlı ve detaylı bilimkurgu-fantastik kitap. Okurken bir yerden sonra gerçekten bir Dune gezegeni var, ve orada yaşayan canlılar, uzay taşıtları, Dune halkı ile birlikte olayların içindeymiş gibi hissediyorsunuz: Bu his, fantastik bir kitap serisinin okuyucuya yansıttığı belki de en başarılı özellik olabilir.
Dune yaklaşık 700 sayfalık bir kitap, okuyup bitirince mutlulukla karışık bir gurur duyduktan sonra, tüm hikayenin yine böyle kalın kitaplardan oluşan 6 ciltlik bir seri olduğunu öğrenince o gurur biraz “ben başıma nasıl bir dert açtım acaba?”ya dönüşebilir, dikkatli yaklaşınız 🙂 Bilimkurgu okurlarının görüşüne göre eğer Dune’u okumadıysanız, bilimkurgu külliyatınızda çok büyük bir eksik var demektir. İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinin ilk kitabının Dune olması da bir tesadüf değil, Alican Saygı Ortanca’nın kitabın başlangıcında editör gözüyle yazdığı yorumu da mutlaka okunmalı.
Dune’un konusuna gelecek olursak, hikaye Caladan gezegeninde başlıyor. Atreides Hanedanı cennet gibi bir gezegen olan Caladan’ı bırakıp, tamamı çöl olan bir gezegene, Arrakis’e ya da diğer adıyla “Dune” gezegenine taşınıyorlar. Caladan’da hiç yaşanmayan su sorunu, Arrakis gezegeninde herşeyin merkezinde yer alıyor: Bir damla suyun bile değerli olduğu bu gezegende, şartların ne kadar zor olduğunu daha ilk günden anlıyorlar. Hanedanlar arasındaki güç savaşı, Arrakis gezegeninin yerli halkı olan Fremenler ile birlikte farklı bir yöne doğru sürükleniyor. Ekolojinin ne kadar önemli bir bilim olduğunu bir kez daha anlıyoruz şartları zor olan bu gezegendeki uygulamaları görünce. Ancak bunca zorluğa rağmen Dune gezegenini özel kılan bir şey var: Evrende melanj adı verilen baharatın çıkarıldığı tek gezegen olması ve melanj baharatının sağladığı çok farklı imkanlar..
Bambaşka bir evrene adım atıyorsunuz Dune’u okuduğunuzda ve aslında kitabı bitirdiğinizde bu evrenin kapısından ancak girdiğinizi anlıyorsunuz. Frank Herbert’ın yazdığı 6 ciltlik bu seride, yazarın notlarından yola çıkarak oğlu tarafından eklenen romanları da saydığımızda 30’a yakın kitaba ulaştığımız düşünülünce, ne kadar kapsamlı bir hayal gücünden bahsedildiğini tasavvur edebiliriz. Bu anlamda serinin ilk kitabı olan “Dune: Çöl Gezegeni”ni okuduğunuzda da tüm olaylar silsilesi tamamlanmamış ve hikaye henüz kafanızda tüm detaylarıyla şekillenmemiş oluyor, en azından benim şu an da kafa karışıklığım hala devam ediyor diyebilirim 🙂
Dune’un önsözünde kitabı tanımlayan şu cümle kitap boyunca aklımda yankılandı, çünkü belki de kitabın kimyasını en iyi anlatan cümlelerdendi: “Herbert, kitabını yayımladığında farklı bir şey yaptığını biliyordu. Dil, kültür ve din konusunda ise muhtemelen başka hiçbir yazarın yapmaya cesaret edemediği kombinasyonlarla eşsiz bir dünya yaratmıştı. Arapça ve Latinceyi birleştirip İngilizce potasında eritti; Katoliklik ve Zen Budizmi’ni birbiriyle çarpıştırıp onları İslamiyet’le kucakladı.”
Her anlamda farklı bir kitap Dune: Çöl Gezegeni. Okuması, anlaması, detaylarda boğulmadan hikayeyi takip etmesi elbette zor, ancak fantastik-bilimkurgu sever bir okurun gözbebeği olabilecek cinste bir kitap.
6 farklı kitaptan oluşan Dune bilimkurgu serisini sırayla okumak için aşağıdaki listeyi takip edebilirsiniz:
- Dune: Çöl Gezegeni
- Dune Mesihi
- Dune Çocukları
- Dune Tanrı İmparatoru
- Dune’un Kafirleri
- Dune Rahibeler Meclisi
Bir Bene Gesserit aksiyomu ile bu yazıyı sonlandıralım:
“Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”
Keyifli okumalar!