BİLİM KURGU KLASİKLERİ, KİTAP

Kıyamete Bir Milyar Yıl – Arkadi ve Boris Strugatski

  • Yazar: Arkadi ve Boris Strugatski
  • İlk Kez Yayınlandığı Yıl: 1976
  • Yayınevi: İthaki Yayınları (2015)
  • Sayfa: 149
  • Tür: Bilimkurgu Roman
  • Mekan: Leningrad (St.Petersburg)

“Kıyamete Bir Milyar Yıl” Arkadi ve Boris kardeşlerden okuduğum ilk kitap. Okumaktan çok keyif aldığım İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinin ise ikinci kitabı. Serideki tüm kitapları okumak istediğimden, bu merakla okumaya başlamıştım “Kıyamete Bir Milyar Yıl”ı da.

Kitabı sonuna kadar, büyük bir umutla, bir sonuca bağlanacak ve gizem çözülecek, ben de kitapta asıl anlatılmak istenen altmetni anlayabileceğim diyerek okudum.. 149 sayfa okudum.. Ve şu an kendimi Lost’u son sezonuna kadar izleyip; bütün gizemlerin ortada kaldığı, diziden beklediği cevapları bulamamış zavallı Lost izleyicisi gibi hissediyorum. Kitapta bahsedilen “Homeostatik Evren” de adanın tıpası galiba, tüm soruların cevabı :D:D

Koskoca Rus bilimkurgu edebiyatını eleştirmek tabii ki haddime değil, ama bu kitapta aradığımı çok fazla bulamadığımı söyleyebilirim. Başından sonuna kadar devam eden gizemli olaylar ve kurgusuyla, bir “kurgu kitabı” olduğu doğru. Ama psikolojik, felsefik ve hatta distopik unsurlar bilim unsurlarından daha fazla. Bu anlamda alışık olduğumuz “bilimkurgu” tarzının biraz dışında.

“Dune” gibi bilimkurgu zirvesi bir kitaptan sonra, İthaki’nin neden “Kıyamete Bir Milyar Yıl” ı bir sonraki bilimkurgu romanı olarak seçtiklerini ise kitap bittikten sonra biraz sorguladığımı itiraf edebilirim 🙂 İlginç olan ise kardeşlerin serideki diğer kitaplarını kesinlikle okumayı düşünüyorum. Çünkü hikayenin dili oldukça sürükleyici, tempo asla düşmüyor, eseri okuması merak uyandırıcı ve sorgulatıcı. Kitap sonuna kadar heyecanla ve merakla kendisini okutmayı başarıyor. Beni rahatsız eden şey sanırım bu merakımın ve sorgularımın ortada kalması oldu 🙂 Kitap boyunca sorguladığım konuların, sorguladığım haliyle kalması ve ucu açık bırakılması kitabı baştan sona anlamadığımı hissettirdi bana. Ancak sonradan okuduğum yorumlarda da, kitabın tarzının bu olduğunu öğrendim. Eğer bu tarzla bir probleminiz yoksa pekala sevebilirsiniz “Kıyamete Bir Milyar Yıl”ı.

Gökyüzü öylesime bakmak için değil. Gökyüzü, ona hayran olmamız için. – Sy.88

Kitapla ilgili genel hissiyatımdan sonra konusuna gelecek olursam, astrofizik ve gök cisimleri uzmanı olan Dimitri Malyanov’un evinde başlıyor hikaye. Kendisine Nobel Ödülü’nü kazandıracağına inandığı projesine çalışmak için eşi ve çocuğunu Odesa’ya gönderen ve odaklanarak çalışmaktan başka arzusu olmayan Malyanov’u rahatsız eden ve çalışmasına engel olan olaylar olmaya başlar. Benzer şekilde büyük keşiflerin eşiğinde olan, ancak aniden dikkatlerini dağıtan enteresan olaylar yaşayan diğer bilimimsanı arkadaşları ise evine doluşmaya başlarlar 🙂

Bu arkadaşlardan Snegovoy bir fizikçi ve roket uzmanı, Vayngarten bir biyolog, Gubar elekronik uzmanı, Glukhov bir toplumbilimci, Veçerovski ise bir matematikçidir. Hepsinin ortak noktası ise çalışmalarına devam etmek isterken başlarına oldukça enteresan olaylar gelmiş olması, enteresan insanların hayatlarına müdahale etmesidir. Acaba çalışmalarının kesişen bir noktası vardır, ve bu birilerinin hoşuna gitmemiş midir? Bu sorgulamaları ve başlarına gelen farklı deneyimleri bu biliminsanı grubundan dinleriz.

Hikaye boyunca zavallı Malyanov gibi ne oluyor acaba diye anlamaya çalıştım, sonra da biten kitabımı koltuğumun altına alıp onunla vedalaşarak adeta Veçerovski’ye teslim eder gibi kitaplığa bıraktım gitti. Ahh Dima ahh 🙂

Bunu hak eden bir düşman karşısında geri çekilmek utanılacak bir şey değildi. Kırılıp geçilmiş bir ordunun, ateş altında yürüyen generali gibi hissediyordum kendimi; kılıcımı ona vermek için muzaffer komutanı arıyordum. Ve kendi lanet durumumdan rahatsızlığım, düşmanımı bulamamaktan duyduğum rahatsızlıktan daha azdı. – Sy.105

“Kıyamete Bir Milyar Yıl” okuduğum farklı türde bir bilimkurgu romanı oldu benim için. Sovyetler Birliği döneminde yazılan eser henüz taslak halindeyken dahi sansüre uğramış. Bilimsel gelişmelerin karşısında durulması, kitapta bahsedilen biliminsanlarına engel olan güçler gibi konular, dönemin baskıcı ve otoriter yapısına sessiz bir eleştiri olabilir bu açıdan baktığımızda.

Arkadi ve Boris Strugatski’nin Türkçe’ye çevrilmiş diğer eserleri ise aşağıdaki şekilde, kendileri benim de okuma listeme girdiler bile:

  • Tanrı Olmak Zor İş
  • Pazartesi Cumartesiden Başlar
  • Yokuştaki Salyangoz
  • İktidar Mahkumları
  • Uzayda Piknik

Keyifli Okumalar!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s