KİTAP, TÜRK EDEBİYATI KLASİKLERİ

İntibah – Namık Kemal

  • Yazar: Namık Kemal
  • Yayınlandığı Yıl: 1876
  • Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (2018)
  • Sayfa: 136
  • Mekan: İstanbul

“İntibah” ya da diğer adıyla “Sergüzeşt-i Ali Bey” Türk Edebiyatı Klasikleri içerisinde Namık Kemal’den okuduğum ilk roman. Aynı zamanda edebiyatımızın ilk edebi romanı olarak kabul ediliyor. Kitabın sunuş kısmında da anlatıldığı gibi Namık Kemal, bu romanı 1873-1876 yılları arasında Kıbrıs Magosa’da sürgündeyken kaleme alır. Amacı ise Osmanlıca ve Türkçe’nin roman yazımına uygun, işlek ve edebi bir dil olduğunu kanıtlamaktır. Kitabına “Son Pişmanlık” adını koyar, ancak dönemin yayınlarını denetleyen Maarif Vekaleti romanın başlığını yazara danışmaksızın “İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey” (Uyanış: Ali Bey’in Macerası) olarak değiştirir, bir kısmını ise sansürler. İntibah kelime anlamı olarak “Uyanış” demektir ve zavallı Ali Bey hatasından uyanır ancak çok geç olacaktır.

Kitapla ilgili bir diğer özellik ise her bölümünün başında, Namık Kemal’in tam da o bölüme uyacak şekilde seçtiği Divan edebiyatı şairlerine ait beyitlerin bulunması. Edebiyat derslerimizdeki gibi bu beyitlerin anlamlarını okuyup eşleştirmeye çalışmak çok keyifli geldi bana 🙂

Kitabın konusuna gelecek olursak, varlıklı bir ailede iyi bir eğitim ve terbiyeyle yetişmiş olan Ali Bey’in macerasını anlatır “İntibah”. Ama ne macera! Kitap kapağında da yer alan ve oldukça şirret gösterilen “Mahpeyker” evlerden ırak diyeceğiniz karakterlerden. Ali Bey ise Çamlıca’ya gittiği gezilerden birinde karşılaşır Mahpeyker ile. Kendisi filmin kötü karakteri gibi olsa da, kitabın belli bir kısmına kadar Mahpeyker’e acıma duygusu duymadım değil, hatta bir an için haksızlığa uğradığını dahi hissettim. Ama belli bir noktadan sonra olaylar öyle korkunç yerlere gitti ki, özellikle Dilaşub’a karşı yapılanlar ve Dilaşub’un içine düştüğü duruma içim kıyıldı gerçekten. Bu konudaki en doğru analizi de kitabın önsözünde bahsedilen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yorumu karşılıyor bence. Nitekim Ahmet Hamdi Tanpınar Dilaşub karakterini de Mahpeyker’in devamı olarak nitelendirip, yazarın mevcut sosyokültürel ortamının düşmüş bir kadını haklı çıkaramayacağı için, Mahpeyker’in şahsiyetini ikiye bölerek kötücül tarafını Mahpeyker’e, iyi ve şefkatli tarafını ise Dilaşub’a atfettiğini belirtir.

Garip durumdur, insan ne kadar genç, ne kadar deneyimsiz, ne kadar mahcup olursa olsun kendisine özgü bir sır, bir teşebbüs peyda ettiği gibi derhal çocukluktan erkekliğe geçer.” – Sy.35

Ali Bey’in Mahpeyker ile ilişkisi, ardından Dilaşub’un hayatına girmesi, Dilaşub’a karşı yapılan haksızlıklara bir çırpıda inanışı ve bu haksızlıklara çanak tutması, peşinden düştüğü korkunç durum ve hatasını son dakika anlaması ancak beyhude çaba göstermesi kitabın adını yazarın neden “Son Pişmanlık” olarak seçtiğini anlatıyor bizlere.

Felek bir bela getirmek isteyince nedenlerini çok çabuk sağlar.” – Sy.95

Kitaptaki Çamlıca ve Boğaz manzarası betimlemeleri ise evlerimizde kaldığımız bu karantina günlerinde insanın çıkıp çıkıp göresini getirecek cinsten, derin bir ah çekiyor İstanbullu, özlediklerine karşı..

Edebi tarihimizde yeri olan romanları okumak, her şeyden önce kültür mirasımıza sahip çıkmak gibi geliyor bana. Bu anlamda da Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisinden bir kitabı daha böylelikle keyifle bitirmiş oldum.

Keyifli okumalar!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s