KİTAP, tiyatro

Üç Kız Kardeş – Anton Çehov

  • Yazar / Yayım Yılı / Özgün Adı: Anton Çehov / 1900 / Три сестры
  • Yayınevi / Tür : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (2002) / Tiyatro
  • Sayfa Sayısı: 116
  • Mekan: Rusya’da bir taşra kasabası

Bana tiyatro okumayı sevdiren yazar Anton Çehov’dan okuduğum Modern Klasikler serisindeki dördüncü tiyatro eseri “Üç Kız Kardeş”

Okuma temponuzun düştüğü yaz ayları sonrasında okuma rutininize renk katabilecek, hızlı okunan ve bir yandan da bol bol alıntı yapmak isteyebileceğiniz kitaplar Çehov’un tiyatro türündeki eserleri.

Kitabın arka kapağındaki kısa not, kitapla ilgili hisleri özetler nitelikte adeta. Çağdaşı, oyun yazarı Sergey Naidyonov, Çehov’a yazdığı bir mektupta “Üç Kız Kardeş”den söz eder: “Oyunu izledikten sonra birden yaşama, yazma, daha çok çalışma isteğine kapıldım… oysa oyun acı ve kederle doluydu. Tuhaf, iyimser… teskin edici bir acı.”


Sık sık düşünürüm. Yaşama yeniden, ama bu kez bilinçli olarak başlanabilseydi! Yaşamış olduklarımız, hani derler ya, taslak, öteki de onun temize çekilmişi olsaydı ne olurdu acaba? – Sy.21


Üç Kız Kardeş, Tugay komutanlığına atanan babaları ile birlikte on bir yıl önce Moskova’dan ayrılıp küçük bir taşra kasabasına yerleşen bir ailenin tekrar Moskova’ya dönmek için kurduğu hayalleri, taşra kasabasındaki hayatlarını ve dönemin yaşantısını anlatıyor bize.

Dört perdelik bir oyun şeklinde kaleme alınan eserde, her perdede Prozorov ailesinin hayatının bir dönemine tanık oluyoruz. İlk perdede üç kız kardeş olan Olga, Maşa ve İrina’nın Moskova’ya dönme hayallerini okuyoruz önce. abileri Andrey’in Moskova’da bir profesör olacağına dair umutlarını.


Moskova’da bir restoranın büyük salonunda oturursun, kimseyi tanımazsın, seni de kimse tanımaz. Ama yine de yabancılık hissetmezsin. Burada herkesi tanırsın, herkes seni tanır. Ama yine de yabancısın… Yabancı… Ve yapayalnız… – Sy.37


Bu umutlar yavaş yavaş taşra hayatına daha da fazla gömüldükleri, oradaki insanlarla olan sohbetlerinde bunu daha çok hissettikleri, hayatın akışı içinde kaybolmaya başladıkları sahnelere bırakır yerini. Çevrelerinde ise babalarının bir komutan olmasından dolayı genelde askeri görevdeki insanlar bulunur.

Kitabın son perdesinde Olga’nın, Maşa’nın, İrina’nın ve Andrey’in hayatlarının geldiği son noktaya şahit oluruz. İşte tam da burada Çehov’a yazılan mektuptaki gibi tuhaf, iyimser, teskin edici bir acı ve hüzün hakim olur kitaba.


Zaman geçecek, bizler de sonsuzca ayrılıp gideceğiz yaşamdan. Yüzlerimiz, seslerimiz, kaç kişi olduğumuz, hepsi unutulacak. Ama acılarımız, bizden sonra yaşayacak olanlar için sevince dönüşecek; mutluluk, dirlik düzenlik egemen olacak dünyaya. Minnetle, hayır duasıyla anımsayacaklar bugün yaşayanları. – Sy.115


Yine akıp giden, bir yanıyla hüzünlü olsa da, bir yanıyla muzip ve teskin eden, güçlü bir tiyatro eseri “Üç Kız Kardeş”. Anton Çehov’un bu muzip tarafını bizim yazarlarımızdan Hüseyin Rahmi Gürpınar’a benzetiyorum bazen hatta 🙂

Tiyatro eserlerine şans vermek isterseniz Modern Klasikler Dizisi’nde Anton Çehov’a dair tiyatro eserleri: (hepsi ayrı güzel, Vanya Dayı bir ayrı güzel ama 🙂 )

  • Martı (1896)
  • Vanya Dayı (1897)
  • Üç Kız Kardeş (1900)
  • Vişne Bahçesi (1903)

Evet. Unutulacağız. Yazgımız böyle, elden ne gelir. Bize ciddi, önemli, hem de çok önemli görünen şeyler, gün gelecek unutulacak ya da önemsiz görünecek. – Sy.15

İnsan bir roman okuduğunda, bütün okudukları eski, bilinen şeylermiş gibi gelir ona… Ama kendin aşık olduğunda, kimsenin hiçbir şey bilmediğini, herkesin kendi başına karar vermesi gerektiğini anlarsin. – Sy.83


Keyifli okumalar!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s