
İğneada Longoz Ormanları uzun zamandır gitmek istediğim lokasyonlar arasında yer alıyordu. Bu bölgedeki kamping alanlarını araştırırken karşılamıştım ilk kez Longosphere Glamping ile. Bir süredir de takip ettiğim ve gitmek için fırsat kolladığım bir yerdi Longosphere.
Derken evrene verdiğim mesajlar doğru yere ulaşmış olacak ki, çalıştığım şirketin düzenlediği bir klüp etkinliği ile haftasonu Longosphere’de konaklamalı bir İğneada turuna katılma şansım oldu. Hem de böylece biraz tarzımın dışına çıkıp, toplu bir etkinlikle bölgeyi gezme fırsatım oldu. Neredeyse hiç araştırma yapmadan, nereye gideceğim diye planlama yapma zorunluluğu olmadan, hazır yapılmış bir plana dahil olmak da işin güzel tarafıydı. Bireysel olarak plan yapılmak istenirse de fikir verebilmesi açısından bu gezi yazısında daha çok bu etkinlikteki görme fırsatı bulduğum lokasyonlardan bahsedeceğim. Ki kendim de Longosphere’e tekrar gitmeyi daha şimdiden istiyorum.
İğneada’da en çok merak ettiğim yer ise elbette Longoz Ormanları’ydı. Bu bölge genel anlamda doğa turizmi için tercih edilen bir yer. Ancak bireysel olarak plan yapmak için biraz meşakkatli bir tarafı da var. Özellikle benim gibi trekking yapmak istiyorsanız rehberli trekking’den çok memnun kaldığımı söyleyebilirim. Ormanda gezerken hayal kurmak serbest, siz dersiniz “Avatar” seti gibi, ben derim “Hayır efendim, burası olsa olsa Kuyutorman’a benzetilir”, işte öyle bir yer İğneada Longoz Ormanları 🙂 Göğe erişmek için yarış yapan ağaçların tepede buluştuğu, kocaman köklerini ise toprakta büyüttüğü, muazzam bir heybete sahip bir doğa.
Bu yazıdaki başlıklara aşağıdaki kısayollardan da ulaşabilirsiniz:
- Kısa Kısa – İğneaada’da Neler Yaptık?
- Longosphere’de Konaklama ve Etkinlikler
- İğneada Gezilecek Yerler
- İğneada Yeme İçme
Kısa Kısa – İğneaada’da Neler Yaptık?

Ulaşım:
Cuma akşamı İstanbul’dan hareketle yola çıkan otobüsümüz 3. Köprüyü kullanarak yaklaşık 4,5 saat gibi bir sürede Longosphere Glamping’e ulaştı. Vize’ye kadar yollar oldukça iyi, ancak Poyralı sonrası son 1 saat virajlı orman yolu şeklinde. Bu kısım biraz zorluyor.
Aktivite:
Cumartesi günü ilk olarak Erikli Longozu Parkuru’nda yaklaşık 6 km’lik bir trekking parkurunu tamamladık. Longoz ormanlarının atmosferini en çok hissedebileceğiniz yerler arasında Erikli parkuru yer alıyormuş. Gerçekten de müthiş bir orman kokusu ve orman sesleri ile tamamlanan bir rota burası. Aslında parkur çok zorlu olmasa da, yöreye özgü dikenli çalılarla epey mücadele verdik denebilir 🙂
Erikli Longozu parkurunu bitirdikten sonra araçlara binerek Hamam Gölü parkuruna gittik, aslında burası da farklı bir trekking parkuru. Burayı özel kılan yanı ise göl üzerindeki nilüferlerin oluşturduğu manzara. Buradaki en büyük mücadelemiz ise sineklerin yoğun saldırısı karşısında kendimizi korumaya çalışmak oldu, biraz agresif olduklarını kabul etmek gerek 🙂
Hamam Gölü’nden sonraki durak ise yine araçla gittiğimiz Mert Gölü oldu. Mert Gölü’nün de kendisine ait bir yürüyüş parkuru var. Ancak biz bu parkura hiç girmeden aracı direk Mert Gölü Kuş Gözlem Kulesi önünde park ederek gözlem kulesine çıktık. Bölgedeki longoz (subasar) yapısını en net görebileceğiniz yer Mert Gölü. Mert Gölü üzerinde kano için ise vaktimiz kalmadığından yapamasak da, bu bölgedeki en popüler etkinliklerden biri olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Pazar günü ise dönüş yoluna koyulduk. Tam olarak yol üzerinde olmasa da yolu biraz uzatarak, bölgedeki önemli yapılardan biri olan Dupnisa Mağarası’nı ziyaret ettik. Mağara girişindeki dere kıyısında kurulu çay bahçelerinde bir soluklandıktan sonra artık gezimiz tamamlanmış oldu.
Longosphere’de Konaklama ve Etkinlikler
Sadece Longosphere’de* konaklamak bile İğneada’ya gitmek için bir sebeptir desem sanırım abartmış olmam. Çünkü burası doğa içinde kurulmuş ve doğa ile bütünleşmiş bir yaşam alanı, ve Türkiye’deki en kapsamlı glamping tesislerinden biri.
* Bu tur organizasyonunda konaklama olarak Longosphere seçilmişti. Ben de tamamen hobi amaçlı olarak gözlemlerimi aktarmak istiyorum, yorumlar ve gezi notları herhangi bir işbirliği içermiyor.
Konaklama:

Longosphere’de üç farklı çadır tipi bulunuyor: Sincap Çadır, Kaplumbağa Çadır ve Kamplumbağa Plus Çadır.
Sincap Çadır daha klasik görünümlü, üçgen şeklindeki çadır tipi. İçinde yatak, elbise askısı, mini bar ve yer kliması var. Dış kısmında ise masa ve sandalyesi de bulunan, küçük bir oturma alanı bulunuyor. Tuvalet ve duş için ortak tuvaletleri kullanmak gerekiyor. Aslında dışarıdan da oldukça tatlış görünen bu çadırları kullanmak istiyorsanız, ortak alan kullanımı konusunda karar vermek gerekiyor. Diğer bir kısıt ise Sincap Çadırlarda +12 yaş kısıtlaması olması.
Kamplumbağa Çadır ise daha çok bungalow tarzında denebilecek dörtgen yapıdaki çadır tipi. Elbette sincap çadırlara nazaran içine girdiğinizde oda hissiyatı verdiğinden daha ferah ve büyük. İçinde yatak, duş, tuvalet, elbise dolabı, mini bar, duvar kliması, ve bir kişilik yatağa dönüşebilen bir koltuk var. Dışında ise güzel bir verandası ve oturma grubu var. Kaplumbağa Çadırı tercih etmek için en büyük etmen elbette içinde duş ve tuvaletininin bulunması.
Ben bu seyahatte kendimi biraz şımartmak için konforu da tercih ederek Kaplumbağa Çadır’da konakladım ve inanılmaz keyif aldım. Programımız çok yoğun olduğu ve odada geçirecek vaktim az kaldığı için, son gün ayrılırken tadına doyamadığım bir konaklama oldu adeta.
Konaklama için uygunluk ve fiyatları kontrol etmek için Longosphere web sitesi ziyaret edilebilir:
Yeme-İçme:

Tesis içine kurulan cafe ve restoranlar da hem bir yandan minimalist ve doğal bir dizayna sahipler, hem de konforu da elden bırakmamışlar.
Konaklama içinde dahil olan sabah kahvaltısı Food&Wood Restoran’da alınıyor. Kahvaltıdan şikayet edilen bazı yorumlar okumuştum ancak ben kahvaltıyı gayet yeterli buldum. Mükellef serpme kahvaltılar gibi bir beklentiniz yoksa, buranın bir kamping olduğunu hatırlayarak kahvaltıdan gayet memnun kalmak da mümkün 🙂 Tek kötü tarafı kahvaltı alırken açık büfe kısmında sıra olması, 08:30 gibi gelerek sıra olmadan erkenci davranmak daha efektif oluyor.
Eğer tesis dışına çıkmayacaksanız Food&Wood Restoran akşam yemeği için de tercih edilebilir. Fiyatlar ucuz değil evet, ama İstanbul fiyatları ile aynı diyebilirim.
Tesisin en keyifli yerlerinden biri de YinYang Bar. Kampın vazgeçilmezlerinden biri olan kamp ateşinin yakıldığı ve etrafında minderlerin olduğu alan tam kafa dinleme ve muhabbet etmelik. Bize yorulmayalım diye tüm kamp imkanlarını hazır sunmuşlar ateşimizi bile hazırlamışlar, daha napsınlar 🙂 Gece 00:00’da bar kısmında satışın kapanması biraz üzse de, zamanınızı buna göre planlayarak gayet keyifli vakit geçirmek mümkün.
Ben kullanmadım, ancak Kasaba Sokağı’nda büfe, küçük bir cafe ve kasap da bulunuyor.
*Vejeteryan beslenme açısından da aç kalmayacağınız bir yer 🙂 Kahvaltı açık büfe olduğu için dilediğiniz ürünü alabilirsiniz. Akşam yemeği için de seçenekler bulunuyor.
Aktiviteler:

Longosphere’den rezervasyon yaptırdığınızda resepsiyon tarafından size günlük programlar ve genel olarak tesis hakkında mesajlar geliyor. Açıkcası bu bilgilendirme bile bence çok güzel düşünülmüş bir fikir. Programımız zaten oldukça yoğun olduğundan bu aktivitelerin hiçbirine katılamasam da, daha sonra ziyaret edersem fikir sahibi olmak açısından benim adıma çok güzel bir bilgilendirme oldu.
Longoz Doğa Yürüyüşleri olarak, “Erikli Longozu Parkuru” ve “Hamam Gölü ve Bulanık Dere Longozu Parkuru”nda trekking aktiviteleri düzenleniyor.
Istranca ve Longoz Ormanları’nda UNIMOG Safari ve Longoz Bisiklet Safari de günün farklı saatlerinde düzenleniyor.
Tesisin dışına çıkmadan yapılabilecek bir aktivite ise Macera Parkı.
Saat ve fiyat bilgileri için önden resepsiyon ile görüşebilirsiniz.
Tesis İçi İmkanlar:

Bir kamping alanı düşünün ki içinde havuzu olsun. Ne güzel değil mi 🙂 Havlu ve terliğinizi kaparak günün herhangi bir saatinde açık havuzdan yararlanabiliyorsunuz. Havuzun hemen yanında havuz bar da bulunuyor, içecek alabiliyorsunuz.
Food&Wood Cafe yakınlarında, dönemsel olarak düzenlenen Yoga derslerinin yapıldığı büyük bir çadır bulunuyor. Kendiniz de yoga yapmak için kullanabiliyorsunuz. Burayı epey gözüme kestirmiştim ama hiç gidecek fırsatım olmadı. Yapılası aktiviteler arasına kendime not aldım.
Bir de Kasaba Sokağı olarak geçen küçük bir alan var. İçinde büfe, cafe ve kasap bulunuyor. Kasaptan ürünlerinizi alıp barbekü alanında kendiniz pişirebiliyorsunuz. Buraya da çok vakit ayırabildiğimi söyleyemem, ancak ayrılmadan hemen önce hızlıca bir bakma fırsatım oldu.
İğneada Gezilecek Yerler:
Nedir Bu Longoz Ormanları?

İğneada elbette en çok longoz ormanları ile ünlü. Türkiye’de İğneada haricinde de Longoz Ormanı oluşumları bulunuyor. Bunların en bilinenleri Bursa’da bulunan Karacabey Longoz Ormanları ve Sakarya’da bulunan Acarlar Longozu.
Yüzölçümü olarak en büyük longoz, tek parça halinde en büyük longoz gibi kavramlar var bu ormanlar arasında, ancak elbette işin özü doğa, doğa, doğa 🙂 Hepsinin ayrı güzellikleri olduğuna emin olduğum doğa harikaları.
Longoz tanımı, akarsuların denize dökülürken, deniz ağzını kapatıp bir set oluşturması sonucunda, akarsu ağızlarının kapanarak geri taşması ve gerisindeki ormanların su altında kalması olarak tanımlanıyor. Bu görüntü özellikle kış ve sonbahar mevsiminde olduğu için, yaz ve sonbaharda gittiğinizde normal bir orman ve göl topluluğu görüntüsü oluşuyor.
Ben de ilk kez Longoz Ormanı kavramını İğneada’da görmüş oldum. Yaz ayı olduğu için sular çekildiğinden, orman içinde subasar özelliği yoktu. Özellikle Mert Gölü Kuş Gözlem Kulesi’nden bakıldığında, İğneada plajında Mert Gölü ile İğneada Sahili arasında oluşmuş olan set uzaktan görülebiliyor. Bu bölgeye longoz özelliğini katan da işte bu setlermiş.
Bölgenin coğrafi özellikleri hakkında daha fazla bilgi alınmak istenirse aşağıdaki linkler ziyaret edilebilir:
https://igneada.bel.tr/sayfa/longoz-ormanlari/
http://www.kirklareli.gov.tr/longoz-ormanlari
Erikli Longozu Yürüyüş Parkuru

Erikli Longozu Doğa yürüyüşü parkuru 7 km’lik Kırmızı Rota, 6 km’lik Mavi Rota ve 4 km’lik Sarı Rota olmak üzere 3 farklı parkura ayrılmış durumda. Bireysel olarak gelinmek istenirse rota tek yönlü gidiş-dönüş şeklinde bir rota, yani bir ring çizmiyor. Haliyle aynı yolu geri dönmek zorunda kalıyorsunuz.
Erikli Longozu Doğa yürüyüşü parkurunu rehberimiz ile yürüdük. Trekking turu ile gelmenin avantajı yürüyüşe başlanan noktada araçlardan inerek 6 km yürüdükten sonra rotanın çıkışında araçların bizi alması oldu.
Yürüyüş uygulamasını açtığımda çizdiği rotaya baktığımda, Mavi rotaya benzer bir yürüyüş yaptığımızı düşünüyorum. Rotalardan birini takip ettiğinizde Erikli Gölü’ne ulaşılıyor, ancak biz göle gelmeden önce parkurdan ayrıldık ve gölü görme fırsatımız olmadı.
Yeterince istatistik verdiysem bir de işin ruhunu hissetme kısmına geçelim 🙂 Longoz Ormanları’nın yapısını en çok hissettiren rotanın Erikli Longozu yürüyüş parkuru olduğunu söylediler bize. Gerçekten de bir “Avatar” film seti içindeymiş gibi hissettiren, içinizde film soundtrack’leri çaldırabilecek bir yer burası. Upuzun ağaçların göğe doğru yükseldiği ve sıcak bir yaz gününde bile yakıcı güneş ışıklarının aşağıya çok fazla inemediği sıklıkta ağaçların olduğu bir orman Erikli Longozu.
Ara ara suların aşındırdığı hendeklere inip çıkacağınız, ağaçların gövdelerine sarılmış sarmaşıklara hayran olacağınız, kuşların sesini dinleyip ağaçların hışırtısını dinleyeceğiniz bir yer, hayal kurmak elbette serbest. Doğanın iyileştirici gücü var, en azından ben buna inanıyorum 🙂
Küçük bir Not: Yukarıda Longosphere’de yapılan etkinliklerden bahsederken Erikli Longozu Parkuru ve Hamam Gölü ve Bulanık Dere Longozu parkurunda trekking aktiviteleri düzenlendiğini yazmıştım. Konaklamanızı Longosphere’de yapacaksanız trekking aktiviteleri hakkında önden bilgi alabilirsiniz.
Hamam Gölü Yürüyüş Parkuru

Biz aynı gün içerisinde Erikli Longozu yürüyüş parkurundan çıktıktan sonra araca binerek Hamam Gölü yürüyüş parkuru rota başlangıcına geldik. Burada direk göle geldiğimizi düşünerek yürüyüş uygulamamı açmamıştım, ancak sonradan anladık ki burada da göle ulaşmak için araçları bırakıp yürümek gerekiyormuş.
Hamam Gölü normalde 4 km’lik bir yürüyüş parkuruna sahip. (Ne kadarını yürüdüğümüzü bilemesem de 🙂 ) Burasının güzelliğinin ise bambaşka bir yönü var. Hamam Gölü’ne ulaştığınızda göl üzerinde kurulmuş tahta bir iskele karşılıyor sizi, önünde ise göl üstünde uzanan nilüfer çiçekleri ve yeşil yapraklar. Nisan-Mayıs aylarında nilüfer çiçekleri gölü kaplıyor ve çok daha güzel oluyormuş manzara. Biz Ağustos ayı itibarıyla yine de nilüferlerden görme şansına sahip olduk.
Benim gibi göl manzarası izleme hayranlığınız varsa, gerçekten güzel bir yer Hamam Gölü.
Küçük bir Not tekrar hatırlatma: Yukarıda Longosphere’de yapılan etkinliklerden bahsederken Erikli Longozu Parkuru ve Hamam Gölü ve Bulanık Dere Longozu parkurunda trekking aktiviteleri düzenlendiğini yazmıştım. Konaklamanızı Longosphere’de yapacaksanız trekking aktiviteleri hakkında önden bilgi alabilirsiniz.
Mert Gölü

Aynı gün içerisinde ziyaret ettiğimiz üçüncü parkur Mert Gölü oldu. İğneada’ya tekrar gelirsem biraz daha vakit geçirmek isteyeceğim yerlerden biri Mert Gölü, çünkü aslında İğneada’nın en bilinen gölü.
İğneada’ya gelince yapılan en klasik aktivitelerden biri olan kano turu da Mert Gölü üzerinde yapılıyor. Bizim vaktimiz kalmadığı için kano turunu aynı güne sığdıramadık. Kano turu düşünüyorsanız, biraz araştırarak kano turu seçeneklerini öğrenerek gelmekte fayda var. Umarım benim de tecrübe etmek için fırsatım olur 🙂 (Şu an için kronik omuz sakatlığım da olduğundan, kürek çekmeye çok cesaret edemedim. Kano yapacaksanız kol kaslarınıza biraz güvenmeniz gerekiyormuş 🙂 )
Mert Gölü’nde bir de Kuş Gözlem Kulesi var. Aslında bu kuleye çıkmanın en güzel tarafı longoz oluşumunu tepeden seyredebilme fırsatı sunuyor olması. Tabi ben kuleye çıktığım gibi hemen kanoları gördüm o ayrı 🙂
Longoz oluşumu, denize doğru akan akarsuların getirdiği kumların birikerek kıyıda bir set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan özel bölgeye verilen ad olarak tanımlanıyor. Mert Gölü oluşumunda da, İğneada Plajı ile aralarında oluşmuş olan seti uzaktan görebiliyorsuz. Yani bu nokta göl ile denizin birleştiği nokta olarak Mert Gölü Kuş Gözlem Evi’nden görülebiliyor.
Dupnisa Mağarası

Bölgedeki önemli coğrafi ulaşımlardan birisi de Dupnisa mağarası. Tam olarak İstanbul’a dönüş yolu üzerinde olmadığından, yolu biraz uzatarak Dupnisa Mağarası’na uğramak mümkün. Yollar harikulade değil yine elbette, bunu göze almak gerekiyor.
Ben mağaralara girdiğimde her defasında etkileniyorum. Yeryüzünde gördüğümüz hiçbir oluşuma benzemiyor mağara içleri. Dupnisa Mağarası’nın içi de bazen çok büyük bir alana açılıyor, bazen de macera parkındaymışçasına daracık tünellerden geçiyor gibi oluyorsunuz.
Ancak genel olarak tüm mağara yukarı doğru çıkıyor, ve parkurun çoğu merdivenler ile tırmanılıyor. Yani girip dümdüz yürüdüğünüz bir mağara değil, bu açıdan bana epey ilginç geldi oluşumu. Mağaraya ilk girdiğinizde içerisi 10 derece civarlarında olduğu için üşüyorsunuz, ancak hemen sonra merdivenlerle yukarı doğru tırmanış başlıyor ve ter atmaya başlıyorsunuz 🙂 Benim gibi üşümekten çok korkan birisiyseniz, her ihtimale karşı içeri girirken yaz günü bile olsa uzun kollu bir üst almakta fayda var.
Mağara bittikten sonra aslında bir tepeye tırmanmış olduğunuz için, bu kez dışardıdan oluşturulmuş bir platform üzerinden açık alandan aşağı doğru iniş başlıyor. İn-çık derken aşağı indiğinizde biraz dizler titreyebiliyor 🙂
Yaz günü uğradığımız için şanslıyız, çünkü mağaranın hemen girişinde akan derenin orada çay-kahve içebileceğiniz bir yer var. Ayaklarınızı dereye sokarak da şıpır şıpır oturabilirsiniz, ama dere epeyce soğuk 🙂 Dere kenarında çayımızı içip dinlendikten sonra artık turumuzu tamamlamış oluyoruz ve İstanbul yolculuğu böylece başlıyor.
Başka Neler Var?
Tur programını takip ettiğimizden zaman ayıramadığımız bazı etkinlikler de var elbette. Bunlardan ilki ve elbette en popüleri Mert gölü üstünde kano yapmak, yukarıda da bahsettiğim gibi bu seçenek için araştırma yapmakta fayda var.
Dupnisa Mağarası rotası üzerinde bulunan Demirköy Dökümhanesi ve Kaynarca Belediyesi eski su değirmeni de yörede ziyaret edilen lokasyonlar arasında. Ancak benim görme fırsatım olmadığı için, buralara da vakit ayırmak ve planlara dahil edip etmemek konusunda yorum yapamıyorum.
İğneada Kamp İmkanları:
İğneada’da kamp imkanlarını da geçmişte çok araştırmıştım, ancak tam olarak nerede ve nasıl kamp yapılacağını anlayamamıştım:) Bu gezide de kampta konaklamadığımız için tecrübem olmadı, bu sebeple yanlış yönlendirme yapmamak adına bir öneride bulunamıyorum.
Son dönemde artan orman yangınları sebebiyle artan önlemler sonucunda Milli Park içinde zaten kamp yapmak yasaktı, ancak işletmeler içinde de bize önerilen bir tesis olmadı.
Sadece İğneada’ya gelirken, Milli Park girişine doğru devam eden İğneada Yolu üzerinde arka arkaya bazı kamp alanları gördüm. Yol üzerinde sırayla Longoz Çiftliği, Saklıkent Beylerbeyi Çiftliği gibi kamp alanları bulunuyor.
İğneada Yeme İçme:

İğneada’daki en ünlü restoranlardan biri sanıyorum ki Rota Balık. Kendim de araştırma yaptığımda karşıma çıkan bu restorana biz de bir akşam yemeği için gittik. Mezelerin lezzetli, manzaranın güzel, atmosferin ferah olduğunu söyleyebilirim 🙂
Erikli, Hamam Gölü ve Mert Gölü rotasını tamamladığımız gün öğle yemeğini Palivor Çiftliği’nde yedik. Herşeyden önce çalışanlarının çok ilgili ve sıcakkanlı kişiler olduğunu söyleyebilirim. Ortam yemyeşil, açık ve ferah. Turumuza özel fix menü olarak hamburger-patates olmasına rağmen, vejeteryan seçeneği sunarak bana özel getirdikleri güzel sebze yemekleri için de ayrıca teşekkürler 🙂
Kahvaltılarımız ve bir akşam yemeğimizi de Longosphere Glamping içindeki Food&Wood Restoran’da yedik. Fiyatlar İstanbul’a yakın, seçenekler mevcut. Kahvaltı için sıra olmadan önce erken gitmekte fayda var.
Sonsöz:
Aklımda bol yeşilin, göllerin, ağaçlar arasında doğaya saygıyla oluşturulmuş bungalow evlerin, denizin, kuşların ve ormanın sesinin, ormanın ve toprağın kokusunun kaldığı bir yer oldu İğneada. Azıcık zor yolları ve sinekleri de göz ardı edebiliriz sanırım bu güzelliklerin yanında.
Bir yazıda İğneda’nın salaş bir yer olduğunu, büyük beklentiyle gelmemek gerektiğini okumuştum. Eğer şehir gezisi ya da deniz tatili için düşünülürse tecrübeler farklı olabilir elbette, ancak İğneada’nın doğa turizmi için fırsat bulunursa mutlaka görülmesi gereken yerler arasında olduğunu düşünüyorum.
Doğayla kalın, keyifli seyahatler!