
- Yazar: Franz Kafka
- Sayfa: 57
- Yayınlandığı Yıl: 1919
- Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (2016)
- Özgün Adı: Brief an den Vater
Babaya Mektup okurken oldukça etkilendiğim, çünkü içindeki her satırıyla gerçek bir eser.. Franz Kafka’nın kendi ağzından dinlediğimiz psikolojik tahlili, her yönüyle oldukça sarsıcı. Gregor Samsa’nın bir sabah ansızın böcek olarak uyanmasını; yaşadığı suçluluk, hiçlik ve işe yaramazlık hissini, bu mektupta anlatılan Kafka’nın ruh haliyle anlamak biraz daha mümkün oluyor sanki.
”Sakin bir ilişki kurmamızın olanaksızlığı aslında çok doğal başka bir sonuç doğurmuştu: Konuşmayı unutmuştum.” – Sy.13
Hani böyle bir an tepeniz atar, birisine karşı yıllarca içinizde biriktirdiğiniz tüm hisleri adeta içinizden fışkırırcasına yazarsınız ve rahatlarsınız ya; tüm kininiz, nefretiniz, hayal kırıklıklarınız, pişmanlıklarınız ve hatta kendinize karşı itiraf etmek istemediğiniz yetersizlik hissi artık o kağıda dökülmüş ve siz özgür kalmışsınızdır. Kafka da bir anlamda babasına yani Herman Kafka’ya tam olarak böyle bir mektup yazmış, belki de hiç bir zaman vermeyi düşünmemiş, sadece içini dökmüş; belki de tereddütte kalıp alsın okusun istemiş; bunu galiba bilemeyeceğiz. Ama mektubun babasının eline hiç ulaşmadığı ve okuma fırsatı bulamadığı somut bir gerçek.
Cimrilik derin mutsuzluğun en sağlam belirtilerindendir. – Sy.27
Babasının ezici otoriterliği ve baskın karakteri, yıllar boyunca Franz Kafka üzerinde oluştuğu sarsıcı etkisi, belki de bir hezeyan ya da haykırış anında kaleme alınmış. Bir yanda babasına duyduğu aşırı hayranlık ama bir yandan da küçümseme hali ile ortaya çıkan içsel tezatlık, öte yandan Kafka’nın tüm bu süreç sonucunda kendine güvenini yitirmesi, beraberinde gelen suçluluk ve yalnızlık hissi anlatılmış mektupta. Hal böyle olunca esasında okuması zor bir kitap, çünkü anlatılanların psikolojik olarak ağırlığı oldukça fazla.
İşin doğrusu umursamazlığım burada korku ve suçluluk bilincinin yol açabileceği sinirsel yıkıma karşı tek sığınaktı. – Sy.40
Benim yazardan ilk okuduğum kitap Dönüşüm olmuştu, olayı o kadar olduğu gibi okumuştum ki; ardında anlatılmaya çalışılan soyut kavramları ve imgelemleri kavrayamamıştım. Sonradan yorumları okuyup, okuyan arkadaşlarımla da konuşunca bir aydınlanma yaşamış olmalıyım ki hatamı anladım 🙂 Bu açıdan bakınca Kafka’nın tarzına alışmak için zamana ve biraz da Kafka’nın iç dünyasının dinamiklerinin bilinmesine ihtiyaç duyulabiliyor bence. Bu anlamda Franz Kafka’yı anlamak için okunması gereken belki de birinci eser olabilir Babaya Mektup.
Kitapla ilgili önemli detayları sıralayacak olursak:
▪️Franz Kafka’nın bir evlilik teşebbüsünün daha sonuçsuz kalması sonrasında yaşadığı hayal kırıklığı ile tek seferde yazdığı söylenen bu mektup, aslında babasına hiç ulaşmamıştır.
▪️Mektubu yazdıktan sonra Kafka’nın babasına olan aşırı korkusunun ağırlığıyla, mektuba bir kez daha dokunamadığı ve açıp okuyamadığı söylenir. Ancak eseri daha sonrasında daktiloya geçirmek ve Milena’ya göndermek için okuyabilmiştir.
▪️Ölmeden önce mektubu yakması için arkadaşı Max Brod’a vermiş, ancak arkadaşı sözünü tutmayarak mektubu bastırmış ve edebiyat dünyasına kazandırmıştır.
Franz Kafka’nın mutlaka okunması gereken, Kafka edebiyatına giriş niteliğinde bir kitap bence..