- Yazar: H.G.Wells
- Sayfa: 233
- Yayınlandığı Yıl: 1898
- Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (2019)
- Mekan: İngiltere
- Özgün Adı: The War of The Worlds
Bilim kurgu türünde okumayı seven birisi olarak sıkça karşılaştığım H.G.Wells’den artık bir kitap okumanın zamanı çoktan gelmişti. Jules Verne ile birlikte bilim kurgu edebiyatının babası olarak tanınan İngiliz yazar H.G.Wells ile tanışma romanım “Dünyalar Savaşı” oldu. Neden ilk olarak Dünyalar Savaşı’nı seçtim, ben de tam olarak emin değilim 🙂 Yüksek ihtimalle İş Bankası Kültür Yayınları’nın Modern Klasikler kısmını gezerken göz kırptı bana ve kitaplıkta buldu kendisini 🙂
Kitabın Celal Üster tarafından yazılan Önsöz’ü kitap ve H.G.Wells hakkında çok önemli bilgiler anlatarak başlıyor ve sizi önden ısındırıyor. Önsözü okurken sürekli “vaayy” dediğimi hatırlıyorum 🙂 Yazara saygımın dozunun arttığı oldukça başarılı bir giriş olmuş; kitabın sonunda yazara ait “Bir Milyon Yılının İnsanı” isimli, romanla ilintili bir hikayesi de ayrıca eklenmiş durumda.
Kitabın özellikle başlarında yer alan ve tam anlamıyla insanlık adına bir özeleştiri olan satırları okunmaya değer:
Üstelik onları acımasızca yargılamaya kalkmadan, bizim kendi cinsimizin de yalnızca soyu tükenmiş olan bizon ve dodo kuşu gibi hayvanlara değil, kendinden aşağı gördüğü ırklara da ne kadar gaddarca ve kıyasıya bir yıkım uyguladığını da unutmamalıyız. – Sy.5
derken adeta ırkçlığa, zulme, kolonileşen bir ortamda istila edilen topraklardaki yerel halkın acımasızca katledilmesine kadar birçok olaya satır arasında bir isyan görüyorum kendi adıma.
Somut evrenin kozmik tozunun içinde yüzdüğü bu boşluğun sınırsızlığını pek az insan fark eder” – Sy.7
diyerek sorgusuz yaşayan birçok insana kızıyor belki de yazar. Kaçımız evrenin sınırlarını düşünüyor, ya da bildiğimiz anlamdaki sınırsızlığını aklımıza getiriyoruz ki çoğu zaman?
Bu satırlarla başlayan roman bir süre sonra tamam aksiyon dolu bir maceraya dönüşüyor ve romanı anlatan ana karakterimizin ağzından Dünya’ya saldıran Marslıların yıkıcı etkisini ve yarattığı korkuyu okuyoruz. Bu anlamda 1898 yılında yazıldığı asla akıldan çıkarılmaması gereken romandır kendisi. Zilyon tane uzaylı filmi izlemiş bizim gibi bir nesile, o gözle bakarsak biraz sıradan hatta sıkıcı dahi gelebilir. Ancak başlarda biraz tutuk gittiğini hissetsem de, daha sonra sıkılmadan okuduğumu kesinlikle söyleyebilirim.
Özellikle Londra ile ilgili kısımlarda “Londralıların çoğu pazar gazetesi okumaz” derken elitist tabakaya hafiften bir giydirme de seziliyor tabii ki 🙂 Kendilerini sürekli huzurlu ve konfor alanlarında hisseden Londra halkına, Marslılar üzerinden ince mesajlar verilmiş 🙂
Kepler’in aşağıdaki sözüyle başlayan romanda, yer yer evrim ile mevcut dünya düzeninin kuruluşu hakkında da satır araları mevcut. Nitekim evrim kuramının savunucularından T.H. Huxley’nin öğrencisi olan Wells, doğal seleksiyon dediğimiz kavrama da atıfta bulunuyor kitap boyunca:
Peki, bu Dünyalarda hayat varsa oralarda kimler yaşıyor? … Dünya’nın Efendileri bizler miyiz, yoksa onlar mı? … Ve her şey nasıl olur da insan için yaratılmış olabilir?
Genelde bilimkurgu ve fantastik romanlar okumayı sevenler fark edeceklerdir ki, bu romanlar her ne kadar gerçek dışı görünse de, tam olarak gerçekleri insanın yüzüne çarpmak ve eleştirerek fark yaratmak için yazılırlar. Bu anlamda H.G.Wells’in kalemi beni çok mutlu etti.
Üstüne bir de 2005 yapımlı Tom Cruise’un baş rolünü oynadığı uyarlama filmi izlendiğinde tadından yenmez 🙂 Neredeyse yüz yıl sonra çekildiği için birebir kitabın aynısı tabii ki olmasa da, kitaptan uyarlanan birçok sahne mevcut. Kitabı okurken bunun filmini çekerlerse kitap İngiltere’de geçse bile, film kesin Amerika’da geçer demiştim, hakikaten de Hollywood sinemasından farklı birşey beklenemezdi 🙂
Keyifli okumalar ve seyirler!
Kitap ve Seyahat 