Görünmez Adam – H.G.Wells

Yazar: H.G.Wells
Yayınevi: İthaki Yayınları
Yayınlandığı Yıl: 1897
Özgün Adı: The Invisible Man
Sayfa: 225

Görünmez olmak nasıl bir şey olurdu? Süper kahramanvari bir şekilde harika mı, yoksa tam tersine bir lanet mi olurdu?

Görünmez Adam bilimkurgu görünümlü bir psikoloji romanı aslında. Toplumun dışında kalmış, farklı ve gerçekte de çok fazla “görünmeyen” ve fark edilmeyen albino bir gencin, adeta topluma ters köşe yaptırmak istercesine kendi üzerinde yaptığı bir deney ile, teknik anlamda da “görünmez” olmasını anlatan bir eser “Görünmez Adam”

Ama görünmezliğin çok da beklediği gibi çıkmaması, ona düşündüğü tüm sonsuz imkanları verememesi ile başlıyor tüm hikaye. Aslında çok muhteşem birşey gibi görünüyor değil mi görünmezlik? Ayaklarımız yere basarak düşünürsek pek de öyle olmadığını anlatıyor bize Wells, çok da ustalıkla hazırlanmış bir kurgu içinde.

Bu çılgınca deneyi yapmadan önce binlerce avantajım olacağını düşlemiştim. O öğleden sonrasındaysa, her şey bir hayal kırıklığı haline gelmişti. Bir insanın arzu duyabileceği her şeyin üzerinden geçip gidiyordum. Şüphesiz görünmezlik bunları elde etmemi sağlıyordu, ama elde ettiğim zaman onların tadını çıkarmamı da imkansız kılıyordu. – Sy. 177

Yaşadığı çaresizliğin, çıkmazların ve buhranların etkisiyle git gide daha fazla kötücülleşmesine ve hırsa kapılmasına tanık olduğumuz karakterimize bazen acıdım, bazen empati kurmaya çalıştım, bazen de dehşete düştüm. Ama hikaye hep sıcak kaldı, temposu hiç düşmedi.

Kitap genel hatlarıyla tuhaf görünüşlü bir adamın, bir kar fırtınası sırasında Iping köyü’ne gelip “Araba ve Atlar” adındaki bir hana çaresizce ve çok üşümüş bir halde “bir oda ve ateş” isteyerek kendisini atmasıyla başlıyor. Başında yumuşak fötr şapkası ile, yüzünün tamamı bandajlı olan, paltosunu ve eldivenlerini çıkarmayan bu yabancı adama karşı merak da köyde git gide artar. Sürekli rahat bırakılmak ve işine karışılmamasını ve odasına izinsizce girilmemesini isteyen bu yabancı adamı ise hancı Bayan Hall ve köy halkı tabii ki rahat bırakamazlar ve eninde sonunda, bu tuhaf görünüşlü adamın gizemi açığa çıkar.

Farklı, bizde olmayan ve gizemli şeylere karşı duyduğumuz korkunun getirdiği panik ve dışlama duygusu ile bu tuhaf genç de bir yandan örselenmeye ve dışlanmaya diğer yandan yaşadığı olayların içindeki kötücül duyguları ortaya çıkarmasına doğru sürüklenir. Aldığı acımasız tepkiler ile birlikte topluma karşı da giderek fanatik duygular beslemeye ve adeta bir Terör Dönemi başlatmaya çalışan Griffin’in üniversiteden bir arkadaşına rastlamasıyla, bu düşüncelerini ona açması ve kabul göreceğine yürekten inanması ise barutu alevleyen son kibrit olmuştur. Kemp bu fikirleri dinliyor gibi görünürken, Grifin’in kontrol edilmezliği sebebiyle onu engelleyebilmenin yollarını arar. Bu düşüncelerin korkunçluğu Griffin’e karşı bir cadı avı başlatır ve insanlığın en büyük fantazilerinden olan görünmezliğin nasıl bir lanete dönüşebileceğini yazar ustalıkla anlatır.

Dipnot olarak belirtmeliyim ki, kitabın sonunda Wells’in kendi ağzından tüm fantastik hikayeleri ile ilgili yazmış olduğu sunuş mutlaka okunmalı. Yazarın düşünme biçimi, toplumsal eleştiriye bakış açısı ve hikayeleri yazma nedenlerini çok güzel anlıyorsunuz.

Yine yazarın kendi ağzından “kitaplarımı hiç bilmeyenlerin okuması gerektiğini düşündüğüm” dediği ilk iki kitabın Görünmez Adam ve Dünyaların Savaşı olması beni çok mutlu etti, ki yazardan ilk okuduğum kitap “Dünyalar Savaşı” olmuştu ve devamında “Görünmez Adam”ı okudum, doğru iki kitabı seçmişim. Sonrasında ise yazarın tavsiyesinde Zaman Makinesi ve Doktor Moreau’nun Adası var. Okuma listesi şimdiden hazır.

Keyifli okumalar.