TÜRK EDEBİYATI KLASİKLERİ

Felâtun Bey ile Râkım Efendi – Ahmet Mithat Efendi

  • Yazar: Ahmet Mithat Efendi
  • Sayfa: 172
  • Yayınlandığı Yıl: 1875
  • Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  • Mekan: İstanbul (çoğunlukla da Beyoğlu 🙂 )

Râkımcılık kazanacak!

Tanzimat Dönemi Osmanlı toplumu ve dönemin modernleşme çabaları ile birlikte yaşanan alaturka-alafranga çekişmelerini yansıtan bir kitap Felâtun Bey ile Râkım Efendi. Bu fark da kitabın iki ana karakteri olan alafrangaya daha yakın bir kişilik olan Felâtun Bey ile alaturka yaşam tarzına daha meyilli olan Râkım Efendi üzerinden işlenmiş.

İstanbul yaşayışına şahit olabileceğiniz, içinizden Kumbaracı Yokuşu’ndan aşağı Karaköy’e inesinizi getirecek bir kitap aynı zamanda, ve hatta keşke şimdi de sandalla Üsküdar’a geçebilsek diyebilirsiniz 🙂 Beyoğlu’nun eski halini merak ettiğiniz, Tophane-Salıpazarı-Asmalımescit çevresinde geçen bir hikaye.

Ahmet Mithat’ın ise okuduğum ikinci kitabı, ve evet yine aynı hissiyat içinde okuduğumu itiraf edeceğim. Kitapları kategorize etmeyi sevmiyorum ama sanki böyle çok “erkek okuyacak” tarzında, erkeklerin yaşam tarzına hitap eden üslupta yazılmış gibi geldi bana okuduğum her iki kitap da. Bu üslupla bir alıp veremediğiniz yoksa sıkıntı yok 🙂 Neticede 1875 yılında yazılmış bir kitaptan bahsediyoruz, bugünkü bakış açısıyla okumamak gerekli.

Onun dışında da yazar biraz Râkım’ı kayırmış, Felâtun’u ise epeyce gömmüş gibi bir hal var, bu da ikinci gözlemim 🙂 Özenti alafrangalığa karşı bir tepki gibi kafasında canlandırdığı bir karakter diyebiliriz Felâtun Bey için. Râkım da ahlakıyla, naifliği ve görgüsüyle alaturka bir Osmanlı genci. Ama aynı zamanda alafrangalığı da hazmetmiş ve birçok yabancı arkadaşı olan bir zat. Ama yazar kendisi de bahsettiği gibi biraz Râkım’ın tarafını tutuyor gibi 🙂

Hele bir Canan ve Josephino konusu var ki, bir acayip 🙂 O dönemde kadınların parayla alınıp satılması, cariye kavramı gerçekten günümüz şartlarında bizler için algılaması zor mevzular. Ama Râkım en baştan beri Canan’a bir cariye gözüyle bakmadığından, burada kalbimizi kazanıyor. Ama Râkım’ın Josephino ile akıl tutulması yaşatan bir ilişkileri de var aynı zamanda.

Ahmet Mithat’ın ise genel olarak eser boyunca okuyucuyla karşılıklı oturmuş da konuşuyor gibi bir üslubu var, bu açıdan okuması oldukça akıcı bir kitap. Kitabın arka kapağında da bulabileceğiniz gibi, yazar yazıyı halkı eğitmek için bir araç olarak gördüğünden okuyucuyla daima diyalog halinde olmayı tercih ediyormuş.

Ömrümüz o kadar azdır ki bu alemde en şiddetli ihtiyaçla muhtaç olduğumuz tecrübeleri bizzat yaşayarak onlardan edilecek istifadeyi etmeye süresi yeterli değildir. Başkalarının tecrübelerini kabul edip önemsersek belki rahatça, serbestçe, namusluca yaşayabilmeye muvaffak oluruz.

Türk Edebiyatı Klasikleri’ni okurken mutlaka içinde size hitap eden köşeler bulacak ve sıkılmayacaksınız, bu kitabı bitirmiş olmak da bu açıdan güzel his! Seriye diğer kitaplarla devam!

Keyifli okumalar!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s