KİTAP, TÜRK EDEBİYATI KLASİKLERİ

MÜREBBİYE – HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

  • Yazar: Hüseyin Rahmi Gürpınar
  • Sayfa: 162
  • Yayınlandığı Yıl: 1898
  • Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
  • Mekan: İstanbul

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” eserinden sonra Türk Edebiyatı Klasikleri’ndeki ikinci kitabı: “Mürebbiye”

Kitabın ilk kısmını okurken sürekli “Hüseyin Rahmi neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı duydu acaba” diye düşündüm. Açıkçası “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” ı daha çok sevmiş, çok eğlenerek okumuştum. Burada olay örgüsü biraz farklı, konunun üzerinde toplandığı hadise de biraz nasıl desem Dallasvari 😀

Sonradan kitap hakkındaki yorumlara biraz bakınca olayın oldukça farklı bir açısı olduğunu da gördüm tabii.. Kitabın asıl mesajı yine Hüseyin Rahmi’nin komedi görünümlü eleştirisi içinde gizli. O dönemde Batılılaşmaya aşırı özenti ve bu özenti ile özellikle zengin ailelerin çocuklarına Avrupai eğitim aldırmak için sorgusuzca Batılı dadılar tutulmasındaki eleştiri ön plana çıkıyor. Kendisi de Parisli olduğu için kültürlü, eğitimli ve iffetli olduğu sanılan baş karakterimiz Anjel’in aslında tam tersi olması, o dönemde Batılılaşacağım derken ne gibi tehlikeler içinde kalınabileceğini gösteren bir protesto niteliğinde.

Kitap ne anlatıyor derseniz, tam anlamıyla eski bir Türk konağındaki bir mürebbiyenin fan fin fon’larını anlatıyor 🙂 Ki esasında kendisi de mürebbiye değil, asli mesleği açık söylemek gerekirse Parisli bir hayat kadını. Daha kitabın en başında bunu yazdığı için çekinmeden söyleyebiliyorum 🙂 Zaten “nasıl yani, kitap boyunca bu mu anlatılacak” diye dumura uğradığım kısım tam olarak da burası 🙂 Hüseyin Rahmi, Parisli kültürlü dadıların tutulduğu bir dönemde, kitabına bu şekilde bir karakter alarak aslında ironi yaratmaya çalışmış ve bazı ailelerin nasıl hiç beklemedikleri bir duruma düşeceğini anlatmaya çalışmış.

Konaktaki erkekleri teker teker baştan çıkarıyor sevgili Anjel’imiz, sonra seyreyleyin siz cümbüşü. Hani kitabın ortalarında olay baya baya alevleniyor, böyle merak içinde okuyorsunuz ama ne bileyim sanki Brezilya pembe dizisi izler gibi 🙂 Olaylar olaylar anlayacağınız..

Müjde Ar’ı başrole koyup, üzerine bir Türk filmi rahatlıkla çekilirmiş. Aklıma ilk Müjde Ar geldi, sebebini bilmiyorum 😀

Kitabın başlarında Anjel’in yazarlık yapan aşıklarından biri ile karşılıklı bir konuşması da, yazarlık camiasına bir dokundurma içeriyor:

İşte Matmazel biz, kendinin çektiği aynı hastalığa yakalanmış diğer bir hastayı tedaviye uğraşan doktora benzeriz (…) Ahlakın en aşağı derecesinde bulunan bir adamın aleme ahlak dersi verebilmesindeki hikmeti şimdi anlayabildiniz mi? – Sy.18 – Mösyö Bodler

Buna karşılık olarak fettan kimliği ile ön plana çıktığından ondan beklenmeyecek billurlukta sözlerle karşılık verir Anjel:

Bir fenalığı cahilce işlemek ile bilerek ve isteyerek yapmak arasında büyük fark vardır. (…)Ahlak nedir mösyö?..Maddi manevi cezalandırılma korkusuyla, geçerli kurallara aykırılıktan kaçınılan şey değil mi?” Sy.18

Kitabın sonundaki sürpriz ise aslında ahlaken tamamen çökmüş bir imaj olarak gözüken Anjel kadar, ahlak ve kültür timsali olan ve ahlaksızlığa zerre tahammülü olmayan karakterlerin bile kendi içinde nasıl yozlaşabileceğini, görüntünün arkasında çok farklı gerçek hisler yatabileceğini gözler önüne seriyor.

1919 yılında ise kitabın bir uyarlaması olrak, sessiz sinema şeklinde filmi yapılmış ve dönemin Fransız işgal kuvvetlerine de bir isyan anlamı taşıyormuş. Bu açılardan belki de bizim günümüzdeki şartlarda okuduğumuzda çok da anlam bulamayabileceğimiz bir kitap olabilir. Ancak Türk Edebiyatı Tarihi ve anlamları açısından külliyatta olması gerekli bir kitap.

Keyifli okumalar!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s