KİTAP, TÜRK EDEBİYATI KLASİKLERİ

KÜÇÜK ŞEYLER – SAMİPAŞAZADE SEZAİ

  • Yazar / Yayım Yılı: Samipaşazade Sezai / 1891
  • Yayınevi / Tür: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Hikaye
  • Sayfa Sayısı: 72

İş Bankası Kültür Yayınları’na ait Türk Edebiyatı Klasikleri serisi içerisinde yer alan “Küçük Şeyler” Samipaşazade Sezai’nin içinde toplamda 8 hikaye bulunduran bir eseri. Adını, hayatın içindeki belki de sıradan sayılabilecek olayları, yani küçük ama bakıldığında derin ve etkileyici olabilecek konuları anlatmasından alıyor.

Türk edebiyatında modern anlamda hikayenin ilk örnekleri Samipaşazade Sezai ile kazandırılmış. Bu açıdan baktığımızda kendisinden sonra gelen hikayecilere de öncü olduğu söylenebilir.

Şairlerin, alimlerin en büyük eserleri, ümitsiz ve hiddetli zamanlarında yazdıklarıdır.

Kitap içerisindeki beni en çok etkileyen hikaye “Düğün” oldu. Eserdeki en uzun hikaye aynı zamanda. “Pandomima”, “Hiç” ve kitaptaki tek çeviri hikaye olan “Arlezyalı” da benzer şekilde aşk uğruna acı çeken karakterlerin merkezinde dönüyor denebilir. “Bir Kitabe-i Seng-i Mezar” ya da “Bir Mezartaşı Yazıtı” adıyla çevrilen şiirsel metni de sayarsak toplam beş hikaye yüksek oranda hüzün içeriyor diyebiliriz 🙂 Kendisi de kitabının önsözünde “manevi sağlığını bozan can yakıcı bir ayrılık acısı”ndan bahseder ki, hikayelerine ilhamı bu ayrılık acısının vermiş olabileceğinden şüphe ediyorum 🙂

Nefrete neden olması gereken olayların sevgiyi öldürememesi ne acıdır!

“Kediler” hikayesinde ise aynı evde 30-40 kadar kediyle yaşamak zorunda kalan bir karakter anlatılırken, biraz sinirim bozuldu denebilir. Sitemizde buna benzer bir vakayı yakın zamanda yaşayıp, tüm siteye huzursuzluk veren bir komşumuz vardı da sağolsun 🙂 Kedileri sevmediğim anlamı çıkarılmasın, aksine çok severim hınzırları, ama aynı evde 30 kedi pek hoş sonuçlar doğurmuyor 🙂

Kitaptaki diğer iki hikaye ise bizzat yazarın kendi yaşadıklarından ve gözlemlerinden çıkan iki farklı anlatım içeriyor: “Bu Büyük Adam Kimdir?” ve “İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır” hikayelerinde yazarın Taşkasap’taki konaktaki yaşamından ve bir süreliğine Londra’da geçirdiği zamandan bahsettiği görülür.

Şu gerçeği itiraf etmeliyiz ki bizler çoğunlukla en uzak bir yerde bulunan bir ailenin özel hayatını bildiğimiz halde oturduğumuz yerin bir saat ötesini bilmeyiz.

Son olarak kitapla ilgili şunu söyleyebilirim, içinde kısa kısa hikayeler olduğundan sizi alıp sürüklemiyor, yani mutlaka dönüp okumalıyım hissini yaratmıyor. Ancak mevcutta okuduğunuz bir kitabın arasına alarak her gün bir-iki hikaye okuyup okuma maratonunuza değişiklik katabilirsiniz.

Son zamanlarda benim de uyguladığım bir yöntem haline geldi araya farklı kitaplar alarak aynı anda iki-üç kitabı okumak. İlk bakışta kafa karıştırıcı ya da konsantrasyon dağıtıcı gibi gözükse de (ben öyle gördüğüm için çok mesafeliydim) aksine okuma hızını ve isteğini artıran bir metot olarak bende işe yaradı şahsen. Bu anlamda da hikaye kitapları çeşitlilik ve kısa aralar için oldukça ideal olabiliyorlar.

Türk Edebiyatı Klasikleri’nde bir kitap daha böylece bitmiş oldu. Sizlere de keyifli okumalar!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s