MACARİSTAN, YURTDIŞI SEYAHAT

Tuna’nın İki Yakasından Birbirine Bakan Sımsıcak Bir Şehir: Budapeşte Gezi Rehberi

Orta Avrupa’daki en güzel şehirlerden birindeyiz: Budapeşte

Tuna nehrinin ayırdığı Buda ve Pest şehirlerinden oluşan Budapeşte’nin insanın içini ısıtan, samimi ve naif bir havası var. Turistik bir şehir gezmekten çok, insanların gerçekten günlük hayatlarına devam ettikleri bir şehre misafir olarak geldiğinizi hissetmek gibi.

Genelde Prag-Viyana-Budapeşte üçgenindeki Orta Avrupa turu için tercih edilmesi çok yaygın olsa da, bu şehirlerin her birine ayrı ayrı gidilerek tek bir şehre doymak da güzel bir tercih.

Yazıdaki içeriğe ve kısayollara aşağıdan ulaşabilirsiniz:

Budapeşte Genel Bilgiler:

Budapeşte için Schengen vizesi gerekiyor. (Üzdü)

Macarca şu ana kadar karşılaştığım en zor dillerden birisi. Gideceğiniz yerleri not almakta da, aklınızda tutmakta da epey zorlanacağınız bir dil. Google Maps başında mücadele ettiğim dakikalarım aklıma geldi şu an, bir yerden sonra sadece şehir planında yön olarak şu bölgeyi bu bölgeyi gezebilirim şeklinde planlar ile ilerlemeye karar vermiştim.

Macarca’nın bu kadar zor olmasının bir artısı var, turistlerin kendi dillerini anlamaları ya da turistlerle Macarca anlaşabilmeleri imkansıza yakın olduğu için lokal halk oldukça iyi derecede İngilizce konuşuyor. Bu konuda sıkıntı yaşamayacağınız bir yer.

Dilleri gibi para birimleri de oldukça otantik bir ülkedeyiz. Macaristan Schengen bölgesinde olmasına rağmen halen Euro kullanmayan ülkeler arasında. Lokal para birimi olan Forint (HUF) kullanılıyor. Havaalanında pasaport kontrolünden geçtikten sonra Forint alabilirsiniz.

Budapeşte’ye Nasıl Gidilir, Budapeşte Şehiriçi Ulaşım:

Buda Kalesi Tarihi Füniküler

Budapeşte’ye THY ve Pegasus’un uçuşları bulunuyor. Yolculuk yaklaşık olarak 2 saat sürüyor. Uygun uçak bileti seçeneklerinizi sorgulamak için Skyscanner ve Momondo gibi uygulamalar üzerinden biletleri takip edebilirsiniz.

Budapest Card mı? Budapest Günlük Ulaşım Biletleri mi? Ya da Tek Bilet Almak mı?

Genelde Avrupa şehirlerinde günlük, birkaç günlük, ya da haftalık şeklinde toplu taşıma kartları(City Card) ya da biletleri uygulaması çok yaygın. Budapeşte’nin de kendine özgü Daily-Travelcard ve Budapest Card uygulamaları var. Travelcard uygulaması günlük olarak sınırsız toplu taşıma hakkı verirken, Budapest Card’ın ise ekstra özellikleri daha var.

Öncelikle Günlük Ulaşım Biletlerini (Daily Travelcard) konuşup, sonra Budapest Card’a geçelim.

Günlük Ulaşım Biletleri: (Daily Travelcard)

Budapeşte Toplu Ulaşımında kullanılan 24-saat ve 72-saat’lik biletler bulunuyor. Bu biletlerden satın aldığınızda bileti satın aldığınız andan itibaren, biletin süresi boyunca toplu taşımadan sınırsız olarak yararlanabiliyorsunuz. Sadece havaalanına gidiş-dönüşte toplu taşıma kullanıp, şehri genelde yürüyerek gezecekseniz bu biletlerin hakkını veremeyebilirsiniz, bu açıdan şehirde kaç gün kalacağınıza ve bu sürede ne kadar toplu taşıma kullanacağınıza önceden karar vermek gerekiyor. Aksi halde bu biletlerden almak daha pahalıya da gelebilir.

https://bkk.hu/en/tickets-and-passes/prices/travelcards-valid-for-one-or-more-days/

24-saatlik bilet: 2500 HUF

72-saatlik bilet: 5500 HUF

Budapest Card:

Bu kartlardan temin ettiğinizde şehirdeki toplu taşıma araçlarını, satın aldığınız biletinizin süresince sınırsız kullanma hakkınızın yanı sıra bazı müzelere ücretsiz giriş, bazı lokasyonlarda indirim gibi avantajları oluyor. Günden güne de bu anlaşmalar ve programlar yenilendiği için Budapest Card’ın içeriğine bakarak gitmekte fayda var. Free Walking Tour ve Tuna Nehri Tekne Turu gibi hizmetlerin de dahil olduğu seçenekler avantajlı olabilir. Bu kartı satın alacaksanız Budapeşte’de geçireceğiniz zamana, bu zaman içinde toplu taşıma kullanıp kullanmayacağınıza, kaç kez kullanacağınıza, karta dahil müzeleri ziyaret edip etmeyeceğinize, yani kısacası bu kartı almaya değip değmeyeceğine karar vermeniz gerekiyor 🙂

Budapest Card’ın 24-saat, 48-saat,72-saat, 96-saat, 120-saat’lik seçenekleri mevcut.

Budapest Card almaya karar verirseniz Havaalanı içinde bulunan noktalardan temin edebilirsiniz.

https://bkk.hu/en/tickets-and-passes/prices/travelcards-valid-for-one-or-more-days/

https://www.budapestinfo.hu/

24-saatlik kart: 9900 HUF

48-saatlik kart: 15400 HUF

72-saatlik bilet: 19990 HUF

96-saatlik bilet: 24900 HUF

120-saatlik bilet: 29500 HUF

Tek Seferlik Biletler:

Eğer spontane bir seyahatiniz olacaksa, önceden walking tour’a katılır mıyım, bota biner miyim, sadece yürür müyüm, aman o zaman düşüneyim kafama göre takılayım diyorsanız tek bilet seçeneğiniz de her zaman var elbette.

https://bkk.hu/en/tickets-and-passes/prices/single-tickets-valid-for-one-ride/

Tek Bilet: 350 HUF

Budapeşte Liszt Ferenc Havaalanı’ndan Şehir Merkezine Ulaşım:

Tüm bu seçenekler eşliğinde havaalanından merkeze nasıl ulaşırız?

Budapeşte Liszt Ferenc Havaalanı şehrin Pest kısmına yakın bulunuyor. Konakladığınız yere bağlı olarak toplu taşıma seçeneklerinizi değerlendirebilirsiniz.

Budapeşte Havaalanı’ndan Pest yakası şehir merkezine giden en kısa yol 100E otobüsleri. Ancak bu otobüsler özel Airport Shuttle olarak geçtiklerinden TravelCard ya da Budapest Card’ınız olsa dahi ayrıca bilet almanız gerekiyor. Tek Yön Bilet Ücreti: 1500 Forint

Eğer Travelcard ya da Budapest Card almaya karar verdiniz ve havalanında temin ettiyseniz elbette toplu taşımayı ücretsiz kullanmak isteyeceksiniz. Bu durumda Havaalanından kalkan “public bus” statüsündeki 200E otobüslerine binerek son durak olan Köbanya-Kispest durağında inmeniz ve M3 Metrosuna aktarma yapmanız gerekiyor. M3 Metrosuna bindikten sonra kalacağınız lokasyona yakın durağı bularak ulaşım planlamanızı yapabilirsiniz.

Budapeşte’de Nerede Kalınır, Budapeşte Konaklama:

Wombats City Hostel Budapeşte

Bir şehre giderken uçak biletinden sonraki en yekün masraflardan biri de elbette konaklama. Son dönemlerde artan AirBnb seçeneği ile birlikte fiyat/performans açısından seçimler de arttı elbette.

Bir diğer ekonomik konaklama seçeneği de hosteller. Eğer hostellerdeki “dorm” yani yatakhane tarzındaki konaklama size göre değilse (ki mesela pek bana göre değil) hostellerin ensuite room (özel oda) seçeneklerini de değerlendirebilirsiniz.

Daha önceki konaklamalarımda oldukça memnun kaldığım Wombats City Hostel zinciri Budapeşte’de de bulunuyor. Diğer lokasyonları ise Londra, Viyana ve Münih’de. Ücretsiz iptal seçenekli opsiyonlar için Booking.com ya da Hostelworld üzerinden rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Ben seyahatimde Hostelworld üzerinden rezervasyon yaptırdığımda, işletme hemen bir de şehir rehberi göndermişti.

Hosteworld Rezervasyonu İçin:

http://www.hostelworld.com/hosteldetails.php/Wombats-City-Hostel-Budapest/Budapest/56291

Ulaşım: Hostel Pest yakasında oldukça merkezi bir konumda. Havaalanından 200E otobüsleri, ve sonrasında M3 metrosuna aktarma yaparak, metroda Deak Frenc Ter durağında inildiğinde hostele rahatlıkla ulaşılabiliyor.

Uyarı: Şimdi bu hostelimiz Budapeşte’nin ünlü pasajı olan ve gece hayatının çok hareketli olduğu Gozsdu Pasajı ile karşı karşıya. Eğer gece hayatı, ya da restoranlar için tercih etmek isterseniz bir artı. Ama eğer gece sessiz sakin bir uyku tercih ediyorum derseniz, özellikle haftasonları hostel odasına neredeyse sabaha kadar çok fazla ses geldiğini söyleyebilirim.

Budapeşte Gezi Rotası:

Budapeşte yürüyerek gezmeye uygun bir şehir. Zaten şehir Tuna nehri ile ikiye ayrılmış durumda olduğundan rota doğal olarak oluşuyor 🙂 Kalacağınız gün sayısına da bağlı olarak Pest Yakası ve Buda Yakası’nı gezdikten sonra, vakit bulursanız rotanızı Margaret Adası ile sonlandırabilirsiniz.

1. Gün – Pest Gezisi ile Şehri Tanıma

Tuna Nehri ve Pest Yakası

Budapeşte şehri Tuna nehrinin ayırdığı Buda ve Pest şehirlerinden oluşuyor aslında. Amacım ilk gün Pest kısmını gezip, ikinci günü ise asıl tarihi bölge olan Buda kısmına ayırmak.

Budapeşte şehrinin Pest kısmı, Buda’nın engebeli yapısına nazaran daha düz ve yürüyerek gezmesi kolay bir kısım. Macar Parlamentosu başta olmak üzere Kahramanlar Meydanı, Varosliget Şehir Parkı, Opera Binası ve St. Stephan’s Kilisesi gibi önemli yapılar da Pest kısmında.

Şehrin iki yakasını ise güzelim Chain Bridge bağlıyor birbirine. Kendisi İngiltere’deki Marlow Köprüsü’nün de kardeşi oluyor.

Andrassy Bulvarı ve Tarihi Opera Binası:

Andrassy Bulvarı

Kaldığım hostel Pest kısmında olduğu için, hostelden çıkıp ana bulvar olan Andrassy Bulvarı’na doğru yürüyorum. Paris’in Champs Elysee bulvarıyla kıyaslanıyor Macarlar tarafından bu bulvar 🙂 Oldukça güzel bir bulvar olduğunu söyleyebilirim. Bulvar üzerinde birçok mağaza ve cafe bulunuyor.

Tarihi Macar Opera Binası bu bulvar üzerinde. Avrupa şehirlerinin birçoğunda ana meydanlarda ya da ana bulvarlarda konumlanan ve şehrin sanatsal kimliğinin bir parçası olan opera binalarının estetiğinden Macar Operası da nasibini almış durumda.

Biraz daha ilerlediğinizde ise House of Terror Müzesi ile karşılaşıyorsunuz. Macaristan tarihi boyunca Moğol, Osmanlı, Habsburg, Almanlar ve Rusya gibi birçok hanedanın egemenliği altında yaşamış. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda da oldukça acı çekmişler. Müze özellikle Nazi ve Sovyet rejimleri sırasında Macar halkının yaşadığı acıları ifade etmek üzerine kurulmuş. Ben sadece dışından fotoğrafını çektim, müzeyi ziyaret etmedim. Bu konuda hassassanız gitmeden önce araştırmanızda fayda var.

Pest Yakasının En Yeşil ve Sosyal Alanı: Varosliget Şehir Parkı

Varosliget Şehir Parkı

Andrassy Bulvarı bitiminde Pest kısmının en yeşil, en sosyal, en görülesi yerlerinden birine çıkıyoruz: Varosliget Şehir Parkı

Andrassy Bulvarı üzerinde ellerinde haritalarla gezen birçok sevimli turistin dolaştığı dikkatimi çekmişti önce. Daha sonra ise Bulvarın tam sonunda Kahramanlar Meydanı’ndaki heykellerin görünmeye başladığı an. Bulvarın sonunda ulaştığım noktada etrafı heykellerle çevrili bir meydan karşıladı beni.

İşte burası Şehir Parkı’nın girişinde bulunan ve Budapeşte’nin simgesi haline gelmiş olan Hösök Tere yani Kahramanlar Meydanı (Heroes’ Square).

Her iki tarafında karşılıklı iki tarihi müze de bulunan Hösök Tere meydanının asıl mükemmel yerinin heykellerin hemen arkasında uzanan park ve gölet olduğunu ise parka doğru yürümeye başladığımda anlamıştım. Müzelerin Macarca isimleri çok zor ama yine de bilgi olsun diye buraya da bırakayım 🙂 : Museum of Fine Arts Szépművészeti Múzeum ve Kunsthalle Műcsarnok

Hösök Tere – Kahramanlar Meydanı

Hösök Tere Meydanı’ndan ilerleyip Zielinski Köprüsü‘nden geçerek şehir parkının içine doğru ilerlediğinizde Vajdahunyad vár Kalesinin göle yansıyan silüeti ve üzerindeki minik köprüler harika bir manzara oluşturuyor. Budapeşte seyahatinde mutlaka bir fotoğrafınızın olmasını isteyeceğiniz yerlerden birisi bu köprünün üzeri. Ki bu manzara Budapeşte seyahatimden sonraki yıllar boyunca da masaüstü fotoğrafım olmuştur 🙂

Varosliget şehir parkı Budapeşteliler için tam bir sosyalleşme alanı, Paris’deki Eyfel Kulesi önündeki parka, ya da Amsterdam’daki Vondelpark’a benzetebiliriz belki de burayı. İçinde çok güzel canlı müzik çalan bir barı, gölet etrafında birkaç restoranı ile birlikte keyifli vakit geçirmek ve sakin sakin gezmek için birebir bir alan. Varosliget Şehir Parkı benim için şehirde ilk tanıştığım harika bir mekana oluyor: yeşiliyle, fotoğrafları süsleyecek güzelliğiyle, içindeki dinamik insanlarıyla ve huzuruyla..

Vajdahunyad vár Kalesi

Budapeşte diğer taraftan kaplıcaları ile ünlü. Şehirdeki en popüler kaplıcalardan biri olan Széchenyi Thermal Bath yine aynı park içinde bulunuyor. Türkiye gibi bu sektöre hiç de uzak olmayan ve geniş bir seçim şansınızın olduğu bir ülkeden gelmişseniz ilginizi çekmemesi ya da Budapeşte’deki zamanınızı buraya ayırmak istememeniz oldukça olası. Ben şahsen kaplıcalardan pek hoşlanmadığım için şöyle bir dışardan bakıp geçtiğimi itiraf edeyim 🙂

Budapeşte’nin En Görkemli Yapısı: Macaristan Parlamentosu

Macaristan Parlamentosu

Varosliget Parkı’nda huzur dolup şehre bir merhaba dedikten sonra şehre kimliğini kazandıran en önemli coğrafi özelliklerinden biri olan, şehri ikiye ayıran Tuna nehrine doğru ilerliyoruz. Tuna’ya yine aynı caddeden, yani Andrassy Bulvarı’ndan inildiği için bulvarda bir yemek ya da kahve molası verebilirsiniz.

Günü Tuna kenarında bitirmek ve gece ışıkları ile daha da güzel bir hale gelen şehri gözlemlemek çok güzel. Andrassy Bulvarı’ndan devam ettiğinizde, Attila bulvarına bağlanan yol bizleri Tuna kenarına götürüyor. Ve işte Pest yakasından Buda’ya doğru bakmaktasınız 🙂 Görkemli Buda Kalesi, Matthias Kilisesi ve Fisherman’s Bastion’ı bir arada karşıdan ışıl ışıl gözlerle izleyebilirsiniz. Ertesi gün buralarda olacağız 🙂

Tuna kenarına indiğinizde Budapeşte’deki en güzel yapılardan biri olan Chain Bridge’e ulaşıyoruz. Köprünün hem gece hem de gündüz görüntüsü çok güzel. Seyahatimin ikinci gününde katıldığım free walking tour’da rehberimiz bu köprü ile ilgili hikayeyi de bize detaylı bir şekilde anlatmıştı, detayları ikinci gün rotasına bırakıyorum 🙂

Chain Bridge’i solumuza alarak Tuna kenarından ilerlediğimizde Pest tarafında bulunan Parlemento binasına ulaşıyoruz. 1896 yılında inşa edilen bu görkemli binayı ilk önce yakından görmek çok etkileyici. Zaten Budapeşte seyahati boyunca farklı açılardan ve farklı yerlerden bu güzel yapıyı görmeye ve fotoğraflamaya devam edeceğinize emin olabilirsiniz 🙂

Parlamantonun içerisi de 45 dakikalık kısa ziyaretler için açık, ancak kontenjanlar hızla dolduğundan önceden online rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş. Okuduğum yorumlarda görmeye değecek bir aktivite olduğu yazıyordu, ancak benim seyahat ettiğim dönemde parlamentonun içini görme şansım olmadı.

Parlamento ziyareti için resmi site:

https://www.parlament.hu/web/visitors/purchasing-tickets

Yetişkinler için bilet: 8400 Forint

Budapeşte’nin En Turistik Aktivitesi: Tuna Nehri Tekne Turu

Chain Bridge ve Tuna Nehri

Bir şehre gittiğinizde oranın en turistik aktivitesini bir yanınız yapmak, diğer yanınız ise kaçınmak ister ya. Tuna’da tekne turu da işte öyle birşey. Ama ben Tuna’da tekne ile gezmekten çok keyif aldım ve bu turistik aktiviteyi yaptığıma hiç pişman değilim, ne de olsa gerçekten de turistiz değil mi? 🙂

Tekne turunu özellikle tüm gün yürümekten yorulmuş ve dinlenmek istediğiniz bir akşam saatinde yaparsanız, hem Tuna’nın gece ışıkları altındaki en güzel halini deneyimlemiş olursunuz hem de aktif dinlenme yapmış olursunuz.

Heryerin ışıl ışıl olduğu bu tekne turunda biraz rüzgar yemiş bile olsam oldukça mutlu bir şekilde inmiştim kıyıya. Parlemento binasının haşmetini ve gece görünümünü, peşinden de tüm Buda Kale bölgesini doya doya izleme fırsatı bulmuştum.

O dönem gittiğimde online rezervasyon yaptırmadan gözüme ilk çarpan dock’lardan birinden tura katılmıştım. Ancak şu an online olarak önden bilet alabileceğiniz, ücretsiz iptal seçenekli birçok “Budapest boat your” seçeneği bulunuyor. Önden bilet alarak en çok beğendiğiniz tura katılabilirsiniz.

Araştırdığım kadarıyla en fazla yorumlanan tur şirketlerinden birkaçını örnek olarak bırakıyorum: (Ben de Legenda City Cruises turunu kullanmıştım.)

https://legenda.hu/en/danube-legend

https://www.getyourguide.com/portum-lines-cruising-s21481/

2. Gün – Free Walking Tour Tecrübesi ve Buda Şehir Gezisi

Buda Kale Bölgesi

Şehirde ikinci günümde lokal bir rehber eşliğinde gezilen “Free Walking Tour”a katıldım. Bu turların güzel tarafı lokal bir rehber tarafından bölge anlatıldığı için, internetten okuyarak bulamayacağınız birçok püf noktası ve ilginç hikayeyi öğrenebilme şansını yakalamanız. Rehberler de genelde oldukça sempatik, anlatımı eğlenceli ve sıkmayan kişiler oluyorlar. Bu turlar bazen konakladığınız hosteller ya da oteller tarafından da düzenlenebiliyorlar.

Bir benzerine Dubrovnik’de de katıldığım bu turlardan şimdiye kadar memnun kaldığımı söyleyebilirim. Şehri biraz gezdikten sonra özel bir rota için bu turları tercih edebilirsiniz, ya da en başta bu turlardan birine katılarak şehir hakkında genel fikir edinebilirsiniz.

Free Walking Tour’lar adından anlaşılacağı üzere aslında bahşişe dayalı ve ücretsiz turlar. İsterseniz hiç para vermeden ayrılabilir, sıkıldığınız noktada grubu bırakabilir, ya da en nihayetinde beğendiyseniz bahşişinizi bırakıp teşekkürlerinizi sunabilirsiniz. Eğer gerçekten beğendiyseniz 2000 forint bu işin ortalaması.Bu turlar için de online olarak önden rezervasyon yaptırabilir, farklı yürüyüş turları arasında seçim yapabilir, rotaları inceleyebilirsiniz.

Budapeşte Şehrine Kısa Bir Bakış: Budapest Free Walking Tour

Kaldığım hostelin kendi turları olduğunu düşündüğüm için resepsiyona bu umutla gitsem de, hostelin kendi walking tour’unun olmadığını öğrenmiştim. Ancak resepsiyondaki görevli, farklı free walking tour kitapçıkları vermişti bana. Aralarından birini seçerek saat 10:30’da başlayacak olan tura doğru yola çıkmıştım. Her turun bir buluşma noktası oluyor, ve görevliler de genelde belli bir renkteki şemsiyeler tutuyorlar tanınmak için 🙂 Katıldığım turun buluşma noktası Pest yakasındaki en görkemli yapılardan biri olan St Stephen’s Bazilikası.

Şehri gezmek için illa ki bir walking tour’a katılmanız gerekmiyor. Ancak bu rotada bahsedeceğim duraklar bireysel olarak da yürüyerek gezebileceğiniz, şehrin en görülesi yerlerini içeriyor.

Önemli Not: Benim Budapeşte’ye seyahat ettiğim dönemde Chain Bridge yaya ve araç trafiğine açık durumdaydı, bu sebeple Walking Tour’lar esnasında yürüyerek iki yaka arasındaki lokasyonlar geziliyordu. Ancak 2019’da başlayan restorasyon sebebiyle köprü bir süre yaya ve araç trafiğine kapatılmış. Bunun sonucu olarak da Pest Walking Tour ve Buda Walking Tour olarak iki yakada ayrı olarak yürüyüş rotaları oluşturulmuş.

Budapeşte’nin En Büyük ve Görkemli Kilisesi: St Stephen’s Bazilikası

St. Stephen’s Bazilikası

Saat 10:30’da Budapeşte’nin en büyük kilisesinin önünde duruyoruz. Yüksekliği 96 metre olan bu kilisenin hikayesini ve özelliklerini anlatmaya başlıyor lokal rehberimiz.

1000’li yıllarda dönemin Macar kralı Istvan(Stephen) ülkesine ilk kez Hristiyanlığı getiriyor. St. Stephen’s Bazilikası ise Macaristan’ın ilk kralı olan Istvan onuruna, Hristiyanlığın kabulünün bir simgesi olarak inşa ediliyor.

Macaristan Parlamentosu ve parlamento ile aynı yükseklikte olan St Stephen’s Kilisesi, Budapeşte’nin en yüksek iki yapısı. 96 metre yükseliğinde olan bu iki binanın eşit yüksekliği, dünyevi ve ruhani işler arasındaki eşitlik, din ve devlet işleri arasındaki eşitlik gibi anlamlara geliyormuş. Bu yükseklik Budapeşte’de inşa edilen binalar için resmi olarak izin verilen maksimum yükseklik aynı zamanda. (Bu konudaki hassasiyetleri takdire şayan, yani bir gökdelen şehrinde dolaşmadığınızı direk olarak hissediyorsunuz bu sebeple)

364 basamak çıkmayı göze alırsanız da, panaromik bir Budapeşte manzarasını izleyebileceğiniz bir kubbeye sahip kilise, ben çıkmadım ve izleyemedim 🙂

Bu sırada biraz da Macaristan’ın tarihine doğru sıkmayan bir anlatıma geçiyor rehberimiz ve bizi iki cümle özetliyor diyor: “We have never been alone and we always lost”. Şimdiye kadar Moğol, Osmanlı, Habsburg, Almanlar ve Rusya gibi hanedanların egemenliği altında yaşamalarından dolayı hiç yalnız kalamamışlar ve savaşlarda hep yanlış tarafı tercih etmişler. İkinci Dünya savaşı’nda da oldukça acı çektiklerini söylemeden geçmemek lazım.

Budapeştenin Birbirinden Güzel ve Şirin Meydanları: Elizabeth ve Vörösmarty Meydanları

Elizabeth Meydanı

Kilisenin önündeki meydandan çok güzel sokaklar uzanıyor ileriye doğru. Kilisenin hemen karşısındaki Zrinyi Sokağı’nda Şişman Polis Heykeli (Fat Policeman Statue) olarak adlandırılan bir heykel bulunuyor. Anlatılan hikayeye göre bu heykel Macar tarihinde yaşayan resmi görevlileri sembolize ediyormuş. Yemek yemeyi de çok seven bu sevgi dolu görevlinin heykelinin şişman göbeğine dokunanlar da Macar mutfağından oldukça keyif alırlarmış. Bu sebeple heykelin göbek kısmı epey parlak 🙂 Şimdi bu hikayeye ve heykele bakınca body shaming yapılıyor diyerek hemen yargılayıcı tutumumuzu takınabiliriz 🙂 Ama buranın hikayesi de böyleymiş arkadaşlar 🙂

Buradan Erszebet Ter olarak adlandırılan Elizabeth Meydanı’na geçiyoruz. Bu meydana adını veren Elizabeth, Sisi lakabıyla ünlü olan Avusturya Kraliçesi. Ancak Macarları çok sevdiği, Budapeşte’yi sıklıkla ziyaret ettiği hatta ziyaretlerinden birinde yapılan bir dansta Macar bayrağının renklerinden bir elbise ile dans ederek onları onurlandırdığı söyleniyor. Tuna üstündeki köprülerden birinin adı da yine Elizabeth Köprüsü.

Elizabeth meydanında başka ülkelerde de görebileceğiniz aşklarını bir kilitle bağlayıp sembolleştirmek isteyenlerin doldurdukları bir aşk kilitleri köşesine varıyoruz. Yemyeşil olan bu parkın içinde Tuna’yı sembolize eden bir çeşme de bulunuyor. Yine aynı meydanda Michael Jackson’a adanmış olduğu için, üzerinde ona ait resimlerin asılı olduğu bir ağacın da yanından geçiyoruz. Yani epey dolu dolu, farklı konseptlerde farklı yapılar bulabileceğiniz bir meydan Elizabeth Meydanı.

Buradan Vörösmarty Meydanı‘na geçip Budapeşte’nin en eski (1858) ve en ünlü cafelerinden biri olan Gerbeaud’un hikayesini dinliyoruz. Daha sonrasında buraya gelip biraz vakit geçirebilirimi düşünüp kafamda notumu almıştım ve geldim evet 🙂 Etrafta küçük küçük satıcıların ve bir de küçük bir yerel sahnede müzik çalan grupların olduğu bu meydanı nedense çok sevdim. Noel döneminde Christmas Market de burada kuruluyormuş.

Budapeşte’deki meydanlar, geçmişin o samimi dokusunun korunduğu, insanların sosyalleştikleri, açık havada vakit geçirdikleri, titizlikle muhafaza edildikleri belli olan, tarih kokan yerler..

Budapeşte’ye Kimlik Katan Tuna Nehri ve Chain Bridge:

Chain Bridge ve Tuna Nehri

Bu noktadan sonra artık Tuna’ya doğru ilerlemeye başlıyoruz ve Tuna kenarındaki bir Little Princess Heykeli‘nin hikayesini dinliyoruz. Heykelin yaratıcısı László Marton, kendisine prenses gibi kostüm yaparak oyun oynayan kendi kızından ilham alarak bu heykeli oluşturuyor, ve Tuna nehri kıyısına koyulan heykel bir süre sonra şehrin sembollerinden biri haline geliyor.

Ve yürüyüşümüzde sıra Chain Bridge’e geliyor, Buda ve Pest şehirlerini bağlayan köprülerden en büyük ve görkemlisi olan bu köprünün de hikayesini dinledikten sonra köprünün üzerinden yürüyerek Buda tarafına geçeceğiz.

Chain Bridge Buda ve Pest şehirlerini bağlayan ilk köprü. Lokal rehberimizin anlattığı hikayeye göre diğer yakada olan hasta babasına hava muhalefetinden dolayı nehri geçemediği için ulaşamayan Count István Széchenyi iki şehir arasında bir köprü yaptırmak istiyor. Dünyadaki diğer örnekleri gezerek inceledikten sonra İngiltere’deki köprünün (Marlow Köprüsü) bir benzerinin Tuna üzerine yapılmasını istiyor, ancak coğrafi olarak aynı şartları şağlamadığından biraz daha zor olacak bu projeyi İskoçyalı bir mühendis yapabileceğini söylüyor ve köprü tamamlanmış oluyor. Köprünün her iki yakasında ise köprünün simgesi haline gelmiş olan dört aslan heykeli var.

Bu hikaye doğru mu tam olarak bilemesem de, Marlow Köprüsü’nü incelediğinizde gerçekten de iki köprünün birbirine çok benzediği ilk bakışta anlaşılıyor. Aynı zamanda iki köprünün mimarı da William Tierny Clark. Bu sebeple kardeş köprüler olarak anılıyorlar.

Buda Kalesi ile Başlayan Bir Tarih Yürüyüşü: Buda Gezisi

Fisherman’s Bastion

Chain Köprüsü’nün Buda Yakası’na çıktığımızda hemen karşımızda Buda Kalesi yükseliyor bütün muazzamlığı ile. Hemen bu noktada Buda Kale bölgesine çıkabilmek için kullanılan tarihi füniküler bulunuyor. Adı üstüne walking tour olduğu için füniküleri kullanmadan yeşillikler içindeki merdivenlerden çok da zorlanmadan tepeye ulaşıyoruz.

Tepeden Tuna manzarası ve Chain Bridge’in muazzamlığında bir görüntü yakalıyoruz ve bu manzaranın şu an Unesco Dünya Mirası listesine girdiğini ve bu sebeple Tuna kıyısında bu manzarayı bozacak herhangi bir yapılaşmaya ve değişikliğe izin verilmediğini öğreniyoruz. Macarları takdir etmeme sebep olan bir örnek daha öğrenmiş oluyorum böylece.

Buda’nın bu kısmında önce Buda Kalesi ya da diğer adıyla Royal Palace’ı ardından Matthias Kilisesi ve Fisherman’s Bastion’ı geziyoruz ve walking tour burada sonlanıyor.

Buda Kalesi (Royal Palace) Budapeşte’deki en heybetli ve birçok noktadan görülen yapılardan birisi. Buda Kalesi genel anlamda etrafında turlaması zevkli bir alan. Hele de gece ışıklandırıldığı zaman Pest yakasından bakıldığında oldukça güzel bir manzara sunuyor. Ancak normalde İkinci Dünya savaşı’nda büyük ölçüde hasar aldığı ve sonrasında tekrar tamir edildiği için çok şatafatlı bir şekilde renovasyon geçirmemiş. Hatta kalenin en az altı kez zarar görüp, tekrar inşa edildiği söyleniyor. İlginizi çekerse Buda Kalesi içerisinde National Gallery ve History Museum bulunuyor.

Royal Palace (Buda Kalesi)

Royal Palace’dan sonra yol boyunca yürüyerek Matthias Kilisesi’ne ulaşıyoruz. Matthias Kilisesi ve Fisherman’s Bastion aynı bölgedeler aslında. Kilisenin çok uzun bir tarihi ve yine uzun bir restorasyon dönemi var. Anladığım kadarıyla İkinci Dünya Savaşı’nda ve daha öncesinde her egemenlik değişiminde olan tarihi eserlere olmuş. Bu kiliseye yakından baktığımda çatısındaki renk cümbüşü ile, bana masallardaki binaları hatırlatıyor. Fisherman’s Bastion da başlı başına bir peri masalı şatosu gibi. Buraya Budapeşte’nin masal diyarı desek yanlış olmaz sanırım 🙂

Bu bölgede bir de Viyana Graben’de gördüğüme benzer bir Veba Sütunu da bulunuyor.

Bu noktadan sonra rehberimizle vedalaşma zamanı geliyor ve turumuzu sonlandırıyoruz. “Thanks for the Ottomon architectures you left” diyor bana yine de nezaketinden 🙂

Genel olarak Macarların aslında bize çok benzeyen bir toplum olduklarını fark ediyorum. Orta Asya’dan göçmüş olmaları, ilk başta Avrupa’ya yerleştiklerinde aslında çok da yerleşik bir hayatı benimsememiş olmaları ve biraz bizim gibi akıllarının pratik çözümlere çalışıyor oluşu çok benzer. Ancak onların bizden en güzel ve takdir edilesi farkları, sonrasında kendilerini çok şahane bir şekilde adapte edip, gerçekten düzenli bir toplum olarak ortaya çıkmaları. Aristokrasiden uzaklar, çok samimi ve sıcaklar kesinlikle, bir o kadar da kurallara saygılılar. Yaya geçidine adımınızı uzattığınız anda araçların saniyesinde durduğu tam bir Avrupa şehri Budapeşte.

Gellert Hill

Gellert Hill Budapeşte Gezisi’nde hakkını veremediğim yerdir 🙂 Kendisine ulaşamamış, ulaştıktan sonra da çok kalamamışımdır. Umarım siz ulaşır, daha uzun kalır ve daha fazla gezme fırsatını yakalarsınız. (Buradan hakkını veremediğim Belgrad’daki Skadarlija Caddesi’ne de selam gönderiyorum.)

Burası adı üstünde Budapeşte’nin en yüksek ve şehre en hakim noktadaki tepesi. Aslında ulaşmasını zor kılan da biraz bu özelliği.

Walking Tour tamamlanıp Buda Kalesi civarında dağıldıktan sonra, yürüyerek Gellert Hill’e ulaşmaya çalıştım ancak maalesef bir türlü yolu bulamayıp ve aslında göründüğü kadar yakın olmadığını farkedip geri dönme kararı aldım.

Tuna’ya doğru aylak aylak inmeye başladım. Budapeşte’nin sokakları ve ortamı o kadar sevimli ki saatlerce hiçbirşey yapmadan yürüyebileceğiniz hissi oluşturuyor insanda.

Tuna kıyısına ulaştıktan sonra Chain Bridge üzerinden Pest tarafına geri dönüp, Elizabeth Meydanı civarından kalkan otobüslere binip Gellert Tepesi’ne bir şekilde ulaştım, ancak uzun süre kalma fırsatım olmadı. Bu da böyle bir anı 🙂

Epey bir yürümüş olmanın verdiği yorgunlukla ve yağmur da yağmaya başlamış olduğu için akşamı Vörösmarty ter’de bulunan Hard Rock Cafe Budapest’te tamamlıyorum 🙂

Diğer Rotalar:

Büyük Sinagog

Budapeşte’de görülecek yerlerden bir diğeri ise Büyük Sinagog. Pest Yakası’nda bulunan Büyük Sinagog Pest rotasına dahil edilebilecek yerlerden. 1850 yılında inşa edilen sinagog Dünyadaki en büyük ikinci sinagog olarak kabul ediliyor. Budapeşte seyahatim sırasında burasının önüne kadar gitsem de, o gün ziyarete açık olmadığını görüp geri dönmek zorunda kalmıştım.

Yine Pest yakasında bulunan New York Cafe de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Aslında New Yok Palace isimli 1894 yılında yapılan ünlü otelin, cafe kısmı New Yok Cafe. Pest rotanıza dahil edebileceğiniz yerlerden biri.

Eğer market, pazar, alışveriş seviyorsanız Vörösmarty Meydanı’ndan aşağı doğru uzanan Vaci Caddesi ve sonundaki Büyük Pazar (Great Market Hall) ziyaret edilebilecek yerler arasında. Ben bu kısma vakit ayıramadığımdan ziyaret ettiğim yerler arasında değiller.

3. Gün – Margaret Adası

Margaret Adası

Şehrin başlıca gezilesi yerleri olan Buda ve Pest yakasındaki lokasyonları gördükten sonra Budapeşte’nin en güzel rotalarından biri olan Margaret Adası var sırada.

Margaret Adası Tuna nehri üzerinde, Buda ve Pest Yakaları arasında bulunuyor. Her iki yakadan da köprü bağlantıları olduğu için adaya kara yolu ile ulaşmak mümkün. Margaret adasını bağlayan güneydeki köprü olan Margit Köprüsü’ne kadar, Tuna kıyısından yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş yapmak ve adaya ulaşmak bir seçenek. Travmay ile ulaşmak da mümkün. Margit Köprüsü üzerindeki manzaranın da çok güzel olduğunu belirtmeden geçmemek gerekli.

Adaya ayak bastığınızda yemyeşil bir ortam, çeşit çeşit bisikletler ve dolu dolu turistler karşılıyor gelenleri.

Adaya geldiğim ilk anda yürüyerek gezemeyecek kadar büyük olduğunu, ya da yürüyerek vakit kaybedeceğimi hissettiğim için bisiklet kiralama seçeneğinin mantıklı olacağına karar vermiştim. Hadi bir gayret deyip bir bisiklet kiralamıştım hemen ilk gördüğüm bike rental noktasından. Zaten aynı meydandan birkaç kiralama noktası var. Ada genelde bisikletlerin ve akülü arabaların olduğu bir ortam, bizdeki gibi yani 🙂

Adada ortam çok sakin, herkes yavaş yavaş keyifle bisiklete biniyor, ve sadece otobüsler geçiyor yollardan. Bir saat hiç durmaksızın ada etrafında pedal çeviriyorum. İnanılmaz keyifli, inanılmaz huzurlu ve sevimli oluyor burada geçirdiğim bu vakit, Budapeşte’de iyi ki yapmışım dediğim aktivitelerden.

Margaret Adası’nın hemen kuzeyinde yine Tuna üzerinde bir ada daha var, ve bu adanın önemli bir özelliği var: Meşhur Sziget Festivali bu adada yapılıyor 🙂 Bu fani gözler bir gün tekrar Budapeşte’yi hem de Sziget Festival’i ile birlikte görür umarım diyerek buraya da bir temenni bırakayım 🙂

Sonsöz:

Dönüş yolculuğunda uçağımın pencere kenarındaki koltuğundan bu sevimli ve güzel şehre güle güle diyerek tekrar gelebilmeyi umuyorum. Burayı çok sevdim, bir kere gördüm bitti diyebileceğim şehirlerden biri değilmiş onu anladım.Vakit geçirilebilecek, orada burada oturup kafa dinlenebilecek, güzel bir kahve eşliğinde meydanlarında oturup kitap okunabilecek, doğal akışında şehirle beraber yaşanabilecek bir yer Budapeşte.

Keyifli seyahatler!

“Tuna’nın İki Yakasından Birbirine Bakan Sımsıcak Bir Şehir: Budapeşte Gezi Rehberi” için 2 yorum

  1. Merallll sayende ben de gezmiş kadar oldum harikasın süper bir anlatım ve ince detaylar, ayağına, parmaklarına, yüreğine sağlık.Yolun açık olsun, bize de nasip olsun diyor sevgilerimi yolluyorum sana İzmir'den 😉

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s