
- Yazar / Yayım Yılı / Özgün Adı: Amin Maalouf / 1986 / Leon L’Africain
- Yayınevi / Tür : Yapı Kredi Yayınları (1993) / Roman
- Sayfa Sayısı: 373
- Mekan: Granada-Fas-Kahire-Roma
Amin Maalouf’un kalemi ile aslında erken bir yaşta lisede tanışmıştım Semerkant ile, ardından Doğu’nun Limanları’nı okumuştum. Ancak aradan geçen onca yıldan sonra her iki kitaba dair yazılanlar da, yazarın üslübu da aklımdan silinmişti. Sadece yazdıklarının masalsı ve insanı alıp götüren tarafını hatırlıyordum.
Ve kronolojik olarak okumaya karar verdim Maalouf’un eserlerini bu kez. 1986’da ilk kez yayınlanan ve 1993 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından çevrilen Maalouf’un ilk eseri ise Afrikalı Leo.
Kitabı elime alıp sayfalarını çevirmeye başladığımda “İçindekiler” kısmı dikkatimi çekti ilk olarak. Kitap dörde ayrılıyordu: Grandana Kitabı, Fas Kitabı, Kahire Kitabı ve Roma Kitabı. Tam o anda anladım kitabın bizi bir o şehirde, bir başka şehirde farklı maceralara doğru götüreceğini.
Kitap Afrikalı Leo adıyla anılan Hasan ibn Muhammed’in yaşamının 40 yıllık dönemini, karakterin kendi ağzından anlatıyor. Afrikalı Leo’nun yaşamındaki her yıl kitapta ayrı bir başlık altında anlatılmış. Bu şekilde bölümlere ayrıldığından da okuması, takip etmesi daha kolay ve sürükleyici bir hale gelmiş.
Beni böylesine güçsüz yaratmış olan Ulu Tanrım, bir gün beni güçsüzlüğümden kurtaracak mı? – Sy.40
Kitap gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanarak anlatıldığı için, biraz biyografik biraz da tarihi kurgu tarafı var. Gerçekten de 1488-1527 yıllarını kapsayan bir dönemi anlattığı için, döneme ait devletler ve imparatorluklar, savaşlar, kaçışlar, sürgünler gibi dönem tarihine dair birçok detayı da kitapta bulabiliyorsunuz.
Kitap tarihi kurgu olduğu için elbette bütünüyle gerçeği yansıtmayan tarafları da vardır. Bu sebeple açık bir bakış açısı ile okuyarak ve subjektiflik içeren kısımları da eleştirel bir gözle bakmadan sadece kurgusal anlamda okumak faydalı olabilir.
Hikaye ilk olarak Granada’da başladı, ve İspanya’daki Müslüman devletlerin yıkılması ve kaçışla beraber Fas’da devam etti. Hasan Fas’da büyüdü, bir yetişkin oldu. Ve Kahire dönemi başladı, Kahire’de olay örgüsü büyüdü, tarihi kurgu tam da bu noktada hızlandı. Olaylar bir taraftan Cezayir ve Tunus’u, diğer taraftan İstanbul’u da kapsadı. Sonra hikaye bir anda günümüzde Tunus sınırlarıdan yer alan Cerbe Adası’ndan tam karşısındaki İtalya’ya ve Roma’ya uzandı. Roma’da herşey farklılaştı, hikayenin çizgisi değişti. Afrikalı Leo misyonunu tam olarak Roma’da tamamladı, ve tekrar Akdeniz kıyısında Tunus’a doğru yol alırken nihayete erdi olaylar geçidi.
Varsıllık ve güç, sağduyunun düşmanıdır. Bir buğday tarlasında kimi başakların dik durduğunu, kimilerinin de boyun büktüğünü görmüyor musun? Dik duranların içi boştur. – Sy.205
Tüm bu macera boyunca biz Endülüs devletlerine ve yıkılışlarına; Fas, Cezayir, Tunus’daki dönemin hayatına; Kutsal Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Fransa, İtalya, İngiltere gibi devletlerin tarihindeki bir döneme; Mısır’ın kültürüne ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesine; din savaşlarına ve bunların sonuçlarına; ve bunun gibi dönem tarihine dair birçok ayrıntıya tanıklık ediyoruz.
Hasan’ın ardından tüm bu kentlere gidesim geldi. İçimde bir Endülüs ve Fas merakı uyandı desem doğru olur. İtalya’yı da ne kadar özlediğimi farkettim bir kez daha, Roma’yı, Floransa’yı..
Bitti Afrikalı Leo, sanki bu kadar daha yazsaymış Amin Maalouf bir o kadar daha okurdum.. Son dönemde okuduğum en akıcı, en doyurucu, en sürükleyici kitaplardan biriydi.. Sadece kurguda Roma kısmı ile ilgili sanki bazı kopukluklar ve tutarsızlıklar var gibi hissettim, ama o da nazar boncuğu olsun.
Bana kattıkların igin teşekkürler Afrikalı Leo, Leo Africanus, Hasan ibn Muhammed.
Sen Roma’da “Afrikalı’nın oğlu”ydun; Afrika’da “Rumi’nin oğlu” olacaksın. Nereye gidersen git, birileri sana derinin rengini ve dualarını soracak. Onların itkilerini hoşnut etmekten uzak dur! Oğlum, çoğunluk önünde boyun eğmekten kaçın! İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Yahudi olsunlar, seni olduğun gibi kabul etmeliler ya da seni yitirmeyi göze almalılar. İnsanların görüşünü dar bulduğun zaman kendi kendine Tanrı’nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; O’nun elleri çok geniştir, O’nun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama. – Sy.373
Keyifli okumalar!